Baharın göbeğinde, tarlalarda, tepelerin eteklerinde otlar
yemyeşilken, gelinciklerle acıbaklalar toprağı alla mora bürürken, o ulu ağaçlar sarımtırak yeşil gencecik yapraklarla yeni yeni uyanırlarken, dünyada oradan daha güzel bir yer olamazdı. Ne kadar alışsanız gene de doyamazdınız bu güzelliğe. Sabahleyin boğazınızdan yakalardı sizi, güneş batarken de zevkten içiniz burkulurdu. Çiçeklerin, otların o tatlı kokusundan soluğunuz kesilirdi, sanki kanınız alevlenmiş gibi solurdunuz.