Ama burada meselemiz sınırdır. Soru da şu: Tavizin sınırını nereye çekeceğiz? Örneğin kendini iyi hissetmeyen bir arkadaşımın çat kapı evime gelmesi, benden o an her şeyi bırakıp dertlerine çözüm üretmemi beklemesi kendimden ciddi bir ödün vermemi istemesi anlamına da gelir. Bunu asla yapmam, çünkü planlı olmayı severim. Planlılık benim hayata dair önem verdiğim prensiplerimden biridir. Aynı şey benim başıma gelse, yani kendimi baş edemediğim sorunların içinde çaresiz hissetsem ve yardım arayışına girişsem sana önce telefon ederim. “Nurhak yarın uygunsan görüşebilir miyiz? Sana anlatacaklarım var," derim. Bu prensip benim için son derece önemlidir. Kendi adıma, planlılık prensibimin yakın çevrem tarafından algılanması ve bu tavrıma saygı duyulması kişiliğimin de kabul gördüğü anlamına gelir. Sağlıklı ilişkiler içinde olduğumu düşünürüm.
Bazen yanlış algılanacak olsanız da bencil gözükmeyi göze almak mı gerekiyor?
Konu kırmızı çizgilerden ibaret. Hayata dair beklentilerinize karşı başkalarından saygı beklemek bazen o başkalarına sizi egoist gösterse bile ilişkilerinizde kırmızı çizgilerinizi baştan çekin. Aksi hâlde size rahatsızlık veren davranışlar dünyanıza dönüşebilir. Siz, “Hayır!” demeyi öğrenmedikçe kendini gerçekleştirememenin huzursuzluğuyla hayatınıza mutsuz devam edebilirsiniz.