Sökülme bir kez başlayınca ardını alamıyorsun, her gün bir yerin açılıyor. Önce gözlerin, sonra ellerin, sonra aklın, sonra için açılıyor. Görmediklerini görmeye, hissetmediklerini hissetmeye başlıyorsun. Sonunda o mertebeye eriştim. Her sabah, bıkmadan usanmadan her sabah penceremden girmeye çalışan güneşin ucundan tuttum nihayet bir sabah. Sensizliğin örekesinden geçirdim, bütün ışığını ellerimle eğirdim. Kırmızıdan sarıya geçen sırma bir ip gibi doladım ışıklarını çile çile. Her gün bir yumak güneş attım evin bir köşesine. Gelip yığıldığım yatağın etrafını küçük güneş toplarıyla doldurdum. Kollarımı şiş yapıp ilmek ilmek geçirdim her günü. Bir ters ördüm, bir düz. Bir günüm ters gitti, bir günüm düz. Çok git gel yaptım. Ama başardım. Yeni bir hayat ördüm kendime güneşin ipliğinden. Ortasına bir motif kondurdum alfabemin nefret ettiğim harflerinden. Düştüğüm kuyudan çıkarken basamak niyetine kullandığım bir H dokudum, yanına sana atfen bir İ kondurdum, çıktığım kuyuya seni gömdüğüm günü temsilen bir çelenk bıraktım C harfinden... Sonunda noktayı koydum. Her “Neden?” sorusuna verebilecek bir cevap işledim şimdi sana, kocaman bir “Hiç” yazıyor yeni hayatımda.