Gönderi

7/10 puan verdi
·
Beğendi
birinci kitabın (Bilme İstenci) özet niteliğinde incelemesi
Cinselliğin Tarihi, repressive hypothesis’in (Baskıcı Varsayım) en önemli antitezlerindendir. ‘’Rivayet odur ki uzun zaman Viktoryen bir düzene katlandık ve bugün hala katlanıyoruz. O görkemli iffet düşkünlüğü tutuk, suskun ve ikiyüzlü cinselliğimize adete mührünü vurmuştur.’’ Diye başlar Foucault birinci kitaba. O, ilerleyen sayfalarda Viktoryen kültürün cinselliği bastırmadığını aksine kışkırtma mekanizmalarıyla söyleme döktüğünü, biyo-politika uygulama amacıyla hareket edildiğini söyler. ‘’ ilk önce "sinir hastalıkları" aracılığıyla tıp; ardından akıl hastalıklarının nedenlerini önce "aşırılıkta", daha sonra mastürbasyon alışkanlığında ve doyumsuzlukta, giderek "üremeye ilişkin suçlar"da aramaya, hele kendi alanındaymışçasına cinsel sapmaların tümünü kendine bağlamaya çalışan psikiyatri; uzun süre özellikle "büyük" ve doğaya karşı suçlar dolayımıyla cinsellikle uğraşmak zorunda kalan, ancak xix. yüzyılın ortalarında küçük saldırıların, ikinci derecede namus düşmanlıklarının ve önemsiz sapkınlıkların kısıtlı yargılanmasına doğru yönelen adalet; geçen yüzyılın sonunda gelişerek, çiftlerin, ana babaların ve çocukların, tehlikeli ve tehlikeye maruz gençlerin cinsel etkinliklerinin içine sızan, onları korumaya, ayırmaya, önlemeye çabalayan, her yerde tehlikeli olduğunu belirten, uyarılarda bulunan, saptamalara başvuran, raporları toplayan, tedaviler düzenleyen tüm toplumsal denetimler; işte tüm bu odaklar, cinsellik çevresinde, hiç bitmeyen ve cinsellikten söz etmeye kışkırtan bir tehlikenin bilincini artırma yoluyla söylemler oluşturur ve yayar.’’ Cinselliğe ilişkin söylemleri kışkırtmak için 18.ve 19.yüzyılda bunlar gibi birçok odak noktası oluşturulur yani Foucault’ya göre cinsellik yalnızca yargılanmaz, yönetilir de. Baskıcı varsayımın, ‘’hayır’’ demeye yarayan kocaman merkezi bir mekanizmada bir araya getirdiği kısıtlayıcı ögeler –yasaklar, retler, sansürler, inkarlar- yalnızca, hiç de salt bunlara indirgenmeyecek bir söyleme geçirme, bir iktidar yöntemi, bir bilme istencinde işlerlik kazanacak taktik ve yerel rolleri bulunan parçacıklardır. Bir yasaklama katılığı değil, cinselliği yararlı ve genel (kamusal) söylemler yoluyla düzenleme söz konusudur. Neticede cinsellik bir bilim olmalıdır, ona analitik gözle bakılabilmesi, onu kontrol edebilme açısından önemlidir. Cinselliğin hakikatini üretmek için iki büyük yöntem vardır. Bir yanda ars erotica (didaktik cinsel sanat) bir yanda da bilim-iktidar kompleksinde düzenlenen yöntemlerdir. Burada söz konusu itiraf kültürüdür, Latran (1215) Konsili’nden itibaren Batı toplumları itirafı hakikat üretmesi beklenen ana ritüeller arasında konumlandırmış, günah çıkartma esnasında bile bir hakikati itiraf etmek zorunluluk haline gelmiştir. O zamandan itibaren Batı, sürekli olarak bir şeyler itiraf eden kendine has bir topluma dönüştü. İtiraf söylemi, ars erotica’nın (cinsel sanat) tersine yukarıdan inme değil halktan yukarıya sesleniştir. Geçmişten günümüze itiraf; sorgulama, muayene, otobiyografik anlatılar ve mektuplar gibi farklı biçimlerde ortaya çıktı, kaydedildi ve yazıldı. İtiraf, etkilerini en uzak alanlara kadar yaydı: Adalete, tıbba, eğitbilime, aile ilişkilerine, aşk ilişkilerine, en gündelik düzene ve en şatafatlı törenlere değin uzandı. Ortaçağdan beri, işkence bir gölge gibi itirafa eşlik eder. En yumuşak şefkat gibi, en kanlı iktidar da günah çıkarmaya gereksinir. Batı’da insan bir itiraf hayvanına dönüşmüştür. Cinselliğin saklanan ‘’şey’’ olduğu söylenir ama ya tersine ‘’itiraf edilen şey’’ ise cinsellik? Eski Yunan’da hakikat ile cinsellik birbirine eğitbilim çerçevesinde aktarılıyordu. 17.yüzyıldan itibaren bu durum itiraf yoluyla gerçekleşti. Artık söz konusu olan yalnızca yapılmış olanın söyleme dökülmesi değil; yapılanı güdüleyen düşüncelerin saplantıların ve edimlerin hatta hazların arzuların bilimsel söyleme dökülmesidir. Peki iktidar hangi yöntemlerle cinsellik hakkındaki bilme istencini ve itirafı bilimsel düzenlilik içine yerleştirdi, kısacası cinsel itirafın zorla elde edilmesini sağlayan bu dev ve geleneksel mekanizma nasıl oldu da bilimsel biçimlere oturtuldu? Bu, 5 şekilde gerçekleştirildi. 1.’’Konuşturma’’nın klinik bir biçimde kodlanması yoluyla: Deşifre, katı soru formu, hipnoz ve çağrışımlar kısacası gözlem. 2. postulat (nedensellik): her şeyi söylemek zorunda olmak ve sorgulayabilme, cinselliğin kompleks bir nedensellik gücüne sahip olmasındandır. Cinsel tutuma her çeşit olayın (kaza, sapma, eksiklik, aşırılık, travma…) insanın yaşamı boyunca çeşitli sonuçlara yol açabileceği varsayıldı. Bunlar da yetmezmiş gibi cinsellikle alakası olmayan olaylar bile etiyolojik faktör adı altında cinsellikle bağdaşlaştırıldı. Örneğin 19.yüzyılda hemen hemen tüm hastalıklar cinsellikle ilişkilendiriliyordu. 3. Cinselliğe içkin örtüklük: Cinsellik bir dönem gerçekten bastırıldıysa itirafı zorlaştıran bu baskıların yanı sıra cinselliğin işleyişinin de karanlık olmasındandı. Bu örtüklük güç bir itirafın zorlayıcılığının bilimselliğe eklemlenmesini sağladı. Onu çekip çıkarmak, hem de zorla çekip çıkarmak gerekiyordu çünkü saklanmaktaydı. 4. Yorumlama: 19.yüzyıl itirafı bir kanıt değil bir gösterge, cinselliği de yorumlanacak bir şey haline sokma olanağını bulmuştur. İtirafı duyan merci, yalnızca affedici ya da yargılayıcı değil aynı zamanda hakikatin efendisidir. 5. Cinselliğin tıbbileştirilmesi: Cinsellik, 2.maddedeki gibi yalnızca diğer hastalıklar için yansıma alanı olmak dışında; güdüyü, eğilimleri, imge ve davranışları kapsayan özgün bir hastalık tanımının odağı haline gelir artık itiraf doktor tarafından ısrarla istenir, tanı için gerekli ve tedavide kendi başına etkilidir. ‘’Hakikat, onu elinde tutan ve onun sorumluluğunu taşıyan kişi tarafından gereken kişiye zamanında söylenirse, söyleyeni iyileştirir.’’ Cinsellik teknolojisi o andan itibaren normallik talebine, ölüm ile cehenneme gitme yerine yaşam ve hastalık sorununa bağlı olarak düzenlenecektir. Söz konusu değişim 18-19.yüzyıllarda yer alır. Sapkınlıklar tıbbı ve soy ıslahı(öjenizm) 19.yüzyılın ikinci yarısının en büyük iki yeniliği olmuştur. Bu düzenleme kimi zaman sınıflandırma yoluyla yapılır. Tıpta, psikanalizde ve hukukta cinselliğin de içinde olduğu geniş bir jargon kullanılır. Lasegue’in yaptığı deneylerle oto-monoseksüalist, miksoskopofil, jinekomast, presbiyofil gibi birçok tasnif örneği sunmuş ve eşcinselliğe de sınıflandırma yoluyla yaklaşılmıştır. İktidar mekaniği, peşini bırakmadığı bu uyumsuzlukları ancak ona analitik gözle bakıldığında yok edebileceği iddiasındadır. Kısacası uyumsuzluğu bedenlerin içine sıkıştırır ve onu bir sınıflandırma ile anlaşılırlık ilkesine dönüştürür. Bir parça otoriteye sahip herkes, kendisini, düzenlemelerin, alınan önlemlerin, cezaların ve sorumlulukların durmadan dürtüklediği sürekli bir teyakkuz durumda hisseder. Son üç yüzyıldır hayatımıza damga vuran cinselliği saklamak için duyulan ortak kaygıdan çok, cinselliğin sözünü etmek ettirmek ve onun kendiliğinden konuşmasını sağlamaktır ama aynı zamanda iktidarın hazdan pay alması da ön plandadır. Eğer cinsellik baskı kavramlarıyla yazılır ve bu baskı direkt olarak emeğin kullanımına bağlanırsa, cinsel denetimlerin yalnızca yoksul kesime yönelik olduğunu varsaymak gerekecektir, tersine en katı teknikler üst kesime uygulanmıştır. Burjuvazi, önemli olanın ve mutlaka bilinmesi gereken gizin kendi cinsel etkinliği olduğunu düşünmekle işe başlar. Sorun, sömürülecek sınıfların cinsel etkinliğinin bastırılmasından çok egemen olan sınıfların bedeni, gücü ve soylarıydı. Tekrar tekrar değinmekte fayda var: Foucault’un bahsettiği olgu bir kesimi köleleştirmek değil bir başka kesimin kendi kendini olumlamasıdır. Kendi kendinin ürettiği ‘’özgül sınıf bedeni’’ ve bilgi-iktidar formuyla burjuvazi kendinin siyasal önemini vurguluyordu. Bunun da birçok nedeni var. En önemlisi kast ayrımını belli etmek ve sürdürmek. Burjuvaziden önce aristokratlar da bedenin özgüllüğünü olumlamıştı ama bunu kan biçiminde yani evlilik bağlarının değerini vurgulamakla yapmıştı; Burjuvazi ise 18.yüzyılda bir form edinmek için ters yönde, gelecekteki soyuna ve organizmasının sağlığına yöneldi. Foucault bu konuyu şöyle özetlemiş: ‘’Soykütüksel kaygı, kalıtım uğraşına dönüştü; evlenmelerde yalnızca iktisadi gereklilikler, toplumsal türdeşlik kuralları, miras vaatleri değil, kalıtsal tehtidler de dikkate alındı; aileler adeta üzerindeki ailenin hastalıkları ve kusurları bulunan ters çevrilmiş bir arma taşıyor ve bunu saklıyorlardı: Büyükbabanın felci, annenin sinirsel zayıflığı, küçük kız kardeşin veremi, histerik ya da erotoman teyzeler, kötü alışkanlığı olan kuzenler bu armalarda taşınırdı.’’ Özellikle, yayılım ırkçılığının kökeni böyle olgularda aranır. 18. ve 19.yüzyıllarda doktorları ve eğitmenleri bu kadar uğraştıran mastürbasyon düşkünü çocuk bir halk çocuğu ya da bir çocuk işçi değil entelektüel yeteneklerini ve ahlaksal görevini ailesiyle sınıfına sağlamak zorunda olan, soy ıslahı programına katılmadığında sağlıklı gelecek kuşakları tehlikeye atan ayrıcalıklı sınıf çocuğuydu ama diğer halk katmanları bu tertibatların uzun süre dışında kaldı. Bu kesimler de evlilik bağlarının tertibatına boyun eğiyordu ‘’Batı’nın cinselliği yönetmek için iki büyük kurallar sistemi vardır. Evlilik hukuku ve arzuların düzeni. Bunlar toplumu denetleyebilmek için tarih boyunca kullanmaktan çekinmediği kurallar sistemlerindendir. Bu evlilik tertibatlarıysa -toplumdan topluma değişiklik göstermekle birlikte- meşru evlilik, doğurganlığın önemsenmesi, ensest ilişkinin yasaklanması gibi tertibatlardı. Üst kesime uygulanan cinsellik tertibatlarının yoksul kesime de ulaştırılması da 1830’lu yıllardan 1890’lara değin uygulanan dönemdedir. Bunu da tetikleyen burjuvazinin insaniyetperverliği değil kolera gibi hastalıkların yayılmasının ve Sanayi devriminin gerektirdiği demografik düzenlemelerin bu tertibatı zorunlu kılmasıdır. Bu sefer de burjuvazi, bedeninin özgüllüğünü farklı bir şekilde vurgulamak istemiştir. Bu, cinselliği vurgulayan değil tersine onu silmek olacaktır. Farklılığı yaratacak olan yasağın uygulanma biçimindeki kararlılık olacaktır. Cinsellikte ‘’baskı’’ kuramının ortaya çıkış noktası da budur. Foucault Baskı Varsayımı başlığında şunları söyler. ‘’ Haz ve iktidar birbirini götürmez, biri öbürüne karşı çıkmaz; birbirlerini izler, birbirlerine karışır ve birbirlerini kışkırtırlar; karmaşık ve olgusal uyarma ve kışkırtma mekanizmalarıyla birbirlerine bağlanırlar.’’
Cinselliğin Tarihi
Cinselliğin TarihiMichel Foucault · Ayrıntı Yayınları · 2010778 okunma
·
626 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.