Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

238 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
“Aptal değilim ben. Domuz gibi içmem.” demiş London kitabının henüz başlarında. Ancak bu sözünü hiç tutamamış bu büyük usta. Kısacık ömrünün son yıllarında, ölümüne topu topu 3 yıl kala, hastalıkları arasında boğuşurken alkol ile -kısa da olsa- bir ömür boyu süren arkadaşlığını “John Barleycorn”da kağıda dökmüş. Bu otobiyografik bir roman, ancak bize London’un hayatından kesitler sunmak yerine yazarımızın içki ile tanışıklığının peşinden gidiyor. Dolayısıyla London’ın hatıralarından ziyade iç dünyasındayız. Daha 40ına gelmeden bir dolu hastalıkla boğuşmak zorunda kalan ve bunca hastalığın sebeplerinden birinin alkol olduğunu bilen yazarımız kimi zaman bahanelerini, kimi zaman alkolün dostluğundan aldığı keyfi, kimi zaman da alkolün hayatını nasıl mahvettiğini paylaşıyor okuyucusuyla. Belki daha önce belirtmem gerekirdi ama “John Barleycorn” Amerikan sokak ağzında “içki”ye verilen admış. Bir alkoliğin ağzından alkol ile ilişkisine dair okunabilecek en güzel kitap bence John Barleycorn. Hatta bunu tüm bağımlılıklar için de genişletmek mümkün. Bağımlılığın nasıl başladığını, insanı nasıl pençesinin içine aldığını ve kurtulmanın gün geçtikçe nasıl zorlaştığını kendi yaşadıkları ile çok güzel betimlemiş London. Roman birebir bir alkoliğin ağzından aktarıldığı için çok etkileyici, ama bir o kadar da tutarsız. Zira yazarımız, benzeri pek çok bağımlı gibi, yeri geldiğinde bağımlı olduğunu reddediyor -“ben bağımlı değilim, istediğimde bırakıyorum”-, sokaklarda gördüğü ayyaşlardan nefret ediyor ve onlar gibi olmaktan ölesiye korkuyor -“ben onlar gibi değilim, bünyem güçlü benim. Onlardan daha çok içsem bile yürürken yalpalamam, konuşurken ağzım kaymaz, dilim sürçmez.”-, sonra bir anda alkole öfke kusuyor -“John Barleycorn ile arkadaşlık intihardır”-. Yani tüm içtenliğiyle ve tutarsızlığıyla, bir alkoliğin neler yaşadığını ve neler hissettiğini bizlerle paylaşıyor. “Canım istediği zaman içebiliyor, canım istemediği zaman içmeyebiliyor, içtiğim zaman sarhoş olmuyor ve bütün bunlardan daha önemlisi, bu zıkkımı zerre kadar sevmediğimi çok iyi biliyordum.” diyor genç Jack London… Daha ergenliğe ulaşmadan zorlu bir iş hayatına atılan, gemilerde, yaşça büyük sayısız sert erkeğin arasında kendini ispatlama ve “erkek” olma mücadelesine girişen bu genç adam, komaya girecek kadar içmeye işte o dönemlerde başlamış. Söylediğine göre içkiye bağımlı olmamış, denize açıldığında içmemiş. Ancak karaya çıkışını hep, diğerleri gibi, meyhanelerde kutlamış. Denizcilikten vazgeçip karada çalışmaya çabaladığı yıllar boyunca da, bu sefer de ucuz ve sıcak bir yer olduğu için, meyhanelerden kopamamış. Yoksullukla geçen, stresli hayatının sonunda bir anda üne ve paraya kavuştuğunda ise, bu sefer de bu yeni ortamın getirdiği stresten dolayı, yine içkiye sığınmış. Henüz 40ında, çok erken yaşta hayatını kaybetmiş Jack London. Kafası zehir gibi çalışan, becerikli, çalışkan, disiplinli, ancak yoksul bir gencin varolma savaşında içine düştüğü zorluklar ve göğüslediği stres, hiç bizler gibi sıcak yuvalarında oturanlarla bir olur mu? Yoksulluğunun getirdiği cahilliği kendi kendine okuyarak aşsa da kabalığı -o nasırlı elleri, argoya kaçan dili, lüks sofralarda nasıl davranacağını bilmemenin verdiği ezikliği-, ünlü olduktan sonra da bir stres kaynağı olmuş London için. Aileden uzak, yalnız başına, sevgisiz büyümenin verdiği acılar, belli ki onu en çok rahata eriştikten sonra vurmuş. London, suçluyu aradığı kitabının son bölümünde suçu büyük ölçüde, alkolün serbest satışına izin veren hükümetlere atmış ve içkinin her yerde yasaklanmasını önermiş. Her istendiğinde ulaşılamasa, alkole bağımlılığın ciddi ölçüde azalacağını savunmuş. Nitekim bu yüzden ölümünden sonra Amerika’nın meşhur içki yasağı dönemine de damgasını vurmuş ve içkinin yasaklanmasını isteyen -ve kazanan- grubun propoganda aracı olmuş. London’ın önerdiği şekli ile 1919da yasaklanan içki satışları, büyük bir kaçakçılık mafyasına zemin hazırlayıp siyasi kurumlar büyük ölçüde rüşvete batınca 1933 yılında kaldırılmış. Alkol yasak olsaydı Jack London için durum daha farklı olur muydu? Açıkçası, pek sanmıyorum. “John Barleycorn'un zorla biçtiği fiyat, kısa ya da uzun yoldan intihardır; birden dökülüp boşalmak, yahut yıllarca sızarak tükenmektir. John Barleycorn'la dostluk eden hiç kimse, onun hakkı olan, ona ödenmesi gereken bu ücreti ödemekten kurtulamaz.” diyecek kadar alkolün zararının farkında olan birinin, alkolü bırakmak için yasaklara değil; ama daha fazla sevgiye, ilgiye, dinlenmeye, affetmeye ve terapiye ihtiyacı olduğunu sanıyorum. Bu cesur adamı daha iyi tanımak için ise John Barleycorn’u mutlaka okumanızı öneriyorum.
John Barleycorn
John BarleycornJack London · Engin Yayıncılık · 19981,308 okunma
··
1.112 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
İçmek için her zaman bir bahanesi olmuş. Çok genç yaşta gitmiş. Yazık olmuş. Ellerine sağlık.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 😊
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.