Gönderi

En önemli keşiften mahrum bıraktı insan kendini: KARDEŞLİK. Keşfedemedi Habil'i Kabil. Peygamberlerin yeryüzüne gelişleri yanlız Allah'ı tanıtmak için değildi. İnsanı insanla tanıştırmak için yaratmıştı evreni Allah: "Ey İnsanlar! Doğrusu, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır..." Kardeşlik sandaldı, şehirler taşıyan demir gemiler suya gömülürken; o kırılgan ağaçla uzanmıştık sahile. Kardeşlik kulübeydi, yolumuzu kaybettiğimiz de, "Tanrı misafiri" diyerek kapısını çaldığımız. Karlar uçuşuyordu başımızda hey, şömineden kıvılcımlar sıçrıyordu eşiğe. Kardeşlik ekmekti, üzerinden buğular yükselen sıcacık bir ekmek; bölerken büyüyordu hey! Kardeşlik köprüydü, herkes yerinde durdukça yıkılmayacak bir köprü, ayakları ayaklarımız olan. İki yakamız bir arada olacaktı sabit oldukça kademlerimiz. Kardeşlik perdeydi, ayrı düşsek de yırtmayacağımız bir perde, sinema perdesi değildi fakat başkalarının üzerinde kendi filmlerini oynatacağı. Kardeşlik vahaydı, serap olduğunda dahi ruhumuzu serinleten bir vaha; iki çöl olduğumuzu biliyorduk uzaklaştığımızda birbirimizden. Kardeşlik şarkıydı, notalarını bölüştüğümüz, tek başına söylemeye kalktığımızda gülünç düşeceğimiz bir şarkı. Kardeşlik kaleydi, taşlarını tek tek taşıdığımız sırtımızda; bedenlerimizi değil, ruhlarımızı korumak için inşa ettiğimiz bir kale; kütüğümüzde senin taşın benim taşım diye ayıramıyacağımız. Kardeşlik baldı, binlerce çiçekten toplamıştık, renginin neden sarı olduğunu sorarak tek tek. Kardeşlik gölgeydi, birbirimizi dünyada sevdiğimiz için kıyamette bahşedilen bir ulu gölge. Kardeşlik inciydi, nefessiz kalmıştık çıkarabilmek için onu azgın dalgaların içinden.
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.