Gönderi

662 syf.
3/10 puan verdi
Yazıma başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki, eğer bu tarz kitaplar okuyacaksınız Karbon Kitaplar'ı tercih etmemeniz yararınıza olacaktır. Çünkü şahsen, yayınevini manzum tercüme konusunda başarılı bulmuyorum. Bu durumu birkaç farklı kitabın incelemesinde daha dile getirdiğimden üzerinde fazlaca durmadan incelememe geçeceğim. Mantıku't-Tayr(Kuşların Dili), Hüdhüd kuşunu kendilerine rehber seçen kuşların Simurg'u(Farsça: otuz kuş) bulma macerasını anlatıyor. Kuşların çeşitli sorularına, itirazlarına karşın Hüdhüd, geçmiş erenlere ait ve kendi çağında dillendirilen hikayeleri kullanarak cevaplar vermekte ve bir nevi Hüdhüd kendini kuşların kılavuzu, yani mürşidi olarak konumlandırmaktadır. Bu yönüyle de Attar'ın hekim ve eczacı kimliğinin yanında tasavvufi bilgiler öğrendiğini de anlayabiliyoruz. Fakat yaptığım araştırmalara göre Attar'ın tasavvuf terbiyesini kimden aldığı, irade hırkasını giyip giymediği kesin olarak bilinmemekte imiş. Esasen Attar hakkında eserlerinden başka pek fazla kaynak bulunmamakta, dolayısıyla hayatına dair çeşitli rivayetler ortalıkta dolaşmaktadır. Fakat kendisinden sonra yaşayan pek çok İranlı mutasavvıf-şair ve edibe önderlik ettiği bilinmektedir ki bunlar arasında Mevlânâ, Mahmûd-ı Şebüsterî, Sa‘dî, Hâfız ve Molla Câmî sayılabilir. Özellikle Mevlânâ’nın Attâr’ı çok sevmesi ve onun hakkında övgü dolu sözlerle bahsetmesini ben de duymuştum. Zaten Mantıku't-Tayr'ı okurken sanki Mevlana'yı da okuyormuş gibi hissediyordunuz. Mantıku't-Tayr'da temsili bir "Vahdet-i Vücud" anlayışı bulunduğu söylense de ben bu konuda yorum yapacak kadar kendimi yetkin hissetmediğimden bir şey söylemek istemiyorum. Fakat Attar'ın kendisine ait olduğu kesin olarak bilinen eserlerinde Ehl-i beyt’e hürmet ve sevgide kusuru bulunmayan, müsamahalı ve taassuba karşı bir Sünnî tutumu sergilediği söylenir. Öte yandan hayatının sonlarına doğru Şiî olduğu iddiası da bulunmaktadır. Yani bu durumun tahlili ayrı ve çok farklı bir uzmanlık incelemesi olacağından haddimi aşmayarak kitapla alakalı birkaç bilgiye daha yer vererek incelememi sonlandırmak istiyorum. Feridüddin Attar'ın Horasan Selçuklularının son döneminde, tarihi Nişabur kentinde yaşadığını göz önünde tutarsak, yazdığı bu eser(1187'de) ile günümüz edebi dünyası arasında büyük bir bağ kurmak ancak hayalperestlik olacaktır. O zamanın anlayışıyla, döneminin şartları içinde elbette mükemmel bir eser olabilir fakat bilgiye çok çabuk erişebildiğimiz ve her türden binlerce eseri karşılaştırabileceğimiz günümüzde ne yazık ki bu eser okuyucuya pek cazip gelmeyebilir. Bana da gelmedi şahsen. Anlattığı hikayeler bakımından kendini çok tekrara düşmesi, beyitlerinde Ömer Hayyam canlılığını yakalayamam eseri okumamı çok güçleştirdi. Tabi başta bahsettiğim gibi bunda tercümenin de büyük önemi var. Araştırmalarıma göre gazel türünde güzel eserlerinin olduğu söylenmekte ama ben bir daha Feridüddin Attar'ın bir eserini okuyacağımı sanmıyorum. Fikir sahibi olma adına bu eser bende yeterli oldu. İranlı bir öğretim görevlisi: "İranlılar kültürlerini ve edebiyatlarını yeniden oluştururken en önemli kaynaklardan biri Attar eserleri oldu. İran kültürünün yeniden ortaya çıkmasında Attar'ın eserlerinin büyük bir etkisi vardır." demiştir. Bu yönüyle İran edebiyatı ve kültürü açısından mühim olduğu aşikar olsa da ben günümüz coğrafyasında ses getirebilecek bir eser olduğunu düşünmediğimi tekrar ifade ediyor, okunacak ise kaliteli bir baskısının okunmasını haddim olmayarak tavsiye ediyor ve tüm okuyuculara iyi okumalar diliyorum...
Mantuku’t-Tayr-Manzum Tercüme (3 Cilt)
Mantuku’t-Tayr-Manzum Tercüme (3 Cilt)Feridüddin Attar · Karbon Kitaplar · 20204,873 okunma
·
148 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.