Yüzyılımız, devlet, iş çevresi ve işçi sendikalarında, hiyerarşik olarak organize edilmiş bürokrasiler çağıdır. Bürokrasi; insanı ve nesneyi bir tutarak yönetir. Belirli ilkeleri izler, özellikle bilanço, sayıya dökme, maksimum randıman, kâr gibi ekonomik ilkeleri; ve görevlerini gerçekte bu ilkelerle programlanmış bir bilgisayar esasıyla yerine getirir. Kişi; sayılaşır, kendini bir nesneye dönüştürür. Ama ortada açıkça işleyen bir otorite olmadığından yeni insan itaate «zorlanmadığından», kişi gönüllü davranıyor olmanın, yalnızca «akılcı» bir otoriteyi izlediğinin yanılsamasını taşır. «Akla uygun olana» kim karşı gelebilir? Bilgi- sayar-bürokrasisine kim itaatsizlik edebilir? İtaat ettiğinin ayırdına bile varamadıktan sonra kim itaatsizlik edebilir ki?