Gönderi

"1939 yılı ilkyazında Ankara Sivil Cezaevi'nden tahliye edilerek İstanbul'a geldim. Koca İstanbul'da eskiden beri tanıştığım bir tek kişi vardı. O da kız kardeşim Kızılay hemşiresi Lütfîye idi. Hiçbir geçim dayanağım, evim-barkım, işim, dostlarım arkadaşlarım yoktu." Dinamo, anılarına bu satırlarla başlar. Çileli bir yaşamdır onunki. Babası Ahmet Çavuş, Enver Paşanın Sarıkamış seferinde donarak ölen on binlerden biridir. On yedi yaşına kadar Öksüzler Yurdunda yaşamıştır. Sonra Sivas Öğretmen Okulu, Malatya'da, Adıyaman'da öğretmenlik. Gazi Eğitim Enstitüsünün son sınıfındayken 'Tren' adlı bir şiiri yüzünden tutuklanmak, ardından bir bildiri dağıtma olayı yüzünden 4 yıl süren bir mahkumluk, sonra İstanbul. 1942'de askerlik. Tam yedi yıl... Öldürülmek korkusuyla geçen zaman... 6-7 Eylül olaylarında yeniden tutuklanmak, 6 ay sonra aklanmak. Kent dışında Menekşe'de bir gecekonduda yaşamak. Üst üste yapıtlar hazırlayarak. Nice romanlara konu olacak yaşam serüvenleri.
Sayfa 147 - Oktay Akbal, Hasan İzzettin Dinamo'yu anlatıyor... (Hasan İzzettin Dinamo'nun hayatı, kitapları gibi tam bir dram ve hüzünlü)
·
169 görüntüleme
Pathos okurunun profil resmi
"Bir Eyüp sabrıyla bekledim Sabahı olmayan gecelerde Gül dalları yerine demir çubuklar vardı Münzevi münzevi pencerelerde Dört uzun yıl boyunca Dışarda koskoca bir doğa Baştan çıkaran kokularıyla Doldurdu yolları Her bahar göğün kapılarında Şarkılar okudu tarla kuşları Apak bulutlar geçti habersiz Aşıklığımdan şairliğimden İlkyaz yağmurları bensiz yağdı Ve ebem kuşağı açtı bensiz." Diye yazmıştı gençlik yıllarında 'içerde' yatarken...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.