Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

576 syf.
8/10 puan verdi
Sanat, içine sanattan başka bir şey girdiğinde bozulur.
| İmgeler Sanatı Olarak Şiir Duygular düşüncelerden daha antik ve yaradılışa yargılardan daha yakın duruyorlar. Ve şiir, kavramlardan ayrı düşünülebilecek bir durak noktası ya da kahvenin yanında damağa yapıştırılan bir çikolata değil. Kelimeleri seçen biri olarak, onda ben tüm bildiklerimin özünü görüyorum. Bu muğlak girişten sonra, Ahmet Erhan özelinden imgeler denizi olarak şiirin bizi hangi renklere boyadığına bakmak istiyorum. | Şekiller bazen harflere dönüşüyor, onların bir şiir ya da heykel olacağını kim bilebilir? Bir harf sadece literatür unsuru mudur? İmge; “anlatılmak isteneni daha canlı, daha duyulur biçimde anlatmak için onunla başka şeyler arasında bağlantı kurarak tasarlanan yeni biçimler” (Özkırımlı, 1990: 681) ya da “sanatçının çeşitli duyularıyla algıladığı özel, özgün bir görüntünün dille aktarılışı” (Aksan, 1993: 32) olarak tanımlanabilir. Şiirde görüntü, betimleme yanında imgelerle de elde edilir. Şiiri kuran öğelerin başında “hayal / imge” gelir. Tevfik Fikret, "Güzellik" makalesinde şekle, gözle görülen manzaraya karşı pek hassas biri olarak, artık kâinatı tablolar halinde görmeye başladığını söyler. Onun artık önceden bir hayal tasarladıktan sonra şiir yazmaya başladığını, kendi kafasında bir imaj teşekkül etmezse, konularını dışarda var oluvermiş bir izlenim olan resimlerden yahut okuduğu hikâyelerden, Batı şairlerinin eserlerinden aldığını görürüz. Kaynağı ne olursa olsun, Fikret'in şiirleri bir hayal veya tablo etrafında şekillenir. Erhan bu makaleyi okumuş mudur bilemiyorum ama onda ben hep kelimelerin beni tablolara götürdüğünü gördüm. "Kitaptaki şiirler oldukça karamsar bir tablo çiziyorlar." (Erhan, Genç Ozanlarla Söyleşi, 1981, s. 11) Hayatla etik ve estetik açıdan bir bağlantı kurmanın gerekliliğini belirten Erhan için şiir, kişiselliği içerirken aynı zamanda öteki insanlara karşı da duyularını da açan bir madde de olmalıdır. Erhan, şiirin hayatla doğrudan ilişkili olduğunu düşünür. Şiirde değişkenlikten değil, derinleşmeden yanadır. "Sonuçta sağa da sola da yaranamadı kitabım. Kolaj tekniğiyle okudu herkes, işine geldiği gibi yorumladı. Sosyolojik boyuta hemen hiç girilmedi. Bir sabah uyandım, baktım ki "meşhur" olmuşum; hepsi bu." (Erhan, O Bir Çağdaş Yenilgi: Ahmet Erhan'la Söyleşi, 2000, s. 16). | Platon’un mağarasındaki bir yansıma mıdır hayat? (Mağara Akdeniz esintileriyle doluyor | köpükler ve kumlar.) Şiirin içtenliğini ve hayatı katıksız yansıtması gerektiğini savunan Erhan, ne yaşıyorsa onu yazar. Böylelikle biz de şairin yaşadığı çerçeveye ve hissettiği duyulara ortak oluruz. “80’ler Türkiye’sini "alacakaranlıktaki bir ülke" gibi gören şair, dönemin kasvetli atmosferini şiirlerine yansıtır. Evlerde, sokaklarda, kahvelerde insanlar korku ve panik duyarlar. Korkuların asıl sebebi ölümdür ve 80’ler insanı ölümü ensesinde hisseder. Şair, onların gözlerinde ölüm korkusunu görür. Hayatın zıttı olarak görülen ölüm, zaman zaman hayatla birleşir. Şaire göre yaşamak bazen ölmek gibidir. Şairin karamsar bulunmasının nedeni acı dolu şiirler yazmasındandır. "Ahmet'in dediği gibi atların doğada yılkıya, yani ölüme bırakıldığı gibi dünyada yılkıya bırakılmış bir uyumsuzdur, umutsuzdur, bunun bilinci şaire acıyla kazılı, şiirine acıyla yazılıdır baştan beri"(Ergülen). Bir yandan "Ölümü yenmek için yazıyorum" derken bir yandan "Yaşamdan başka ölüm yoktur" gibi içinden çıkılmaz çelişkileri vardır ve bunu hemen her dizesinde hissettirir karşısındakine de. Belki bir yardım çağrısı, belki de sadece kabulleniş... Şiirlerinde, Akdeniz'in mavisini, turuncusunu anlatmak isteyen Erhan, kendisini hep ölümden bahsederken bulduğunu "dönüşün senfonisi" adlı şiirinde dile getirir. Deniz dediği boğulmuş bir çocuk cesedi; toprak dediği ise ölüler olur bir anda. Yüreğini ölümün bir izdüşümü olarak gören şair, bir tek günü bile yadsımayarak zihninde hep silah seslerini ve ölülerin gözlerini anımsar. O bunları anımsarken, bize de renkleri ve imgeleri yakalamak düşer. Şiir, özellikle romantizm akımıyla birlikte doğayı da temel konuları arasına almış ve böylece resim sanatıyla da yakınlık kurmaya başlamış aslında. Şair ise, gücünü artık sadece dilden, dildeki müzik olanaklarından değil; bütün bir hayattan, görünen dış dünyadan, günübirlik yaşamanın bütün ayrıntılarından almaya başlar. Müziğin notaları, bir tabloyu boyamadan önce hazırlanan palet, şiiri meydana getiren kelimeler, hepsi aslında tözdür ve hemen hemen birbirlerinin yerine geçebilirler. Yani bir şiiri okurken onu besteleyebilmek kadar doğaldır onu resmedebilmek. Bu açıdan Ahmet Erhan'ı okumak benim için Oruç Aruoba'yla felsefe yolculuğu yapmak ve Van Gogh'un Theoya mektuplarını okumak arasında bir yerlerde. | bkz: resimyukle.io/r/tYWe5FqbCQ imgeler. resimyukle.io/r/iYNYAaaksJ renkler. resimyukle.io/r/HL3igTAusv (görsellerin açıklamaları için ruhlar çağırıyorum: #146880180) İmge ne acaba? İmge bir şeyin daha iyisi, daha kötüsü, daha gerçeği, daha gerçek dışı durumu, daha temizi, daha kirlisi, daha hafifi, daha ağırı, daha ... nasıl söyleyeyim, daha kendisi (Cemal Süreya, 1997: 177). İmge aslında anlam. Anlam taşıyıcısı. Şiirin birimi. Ama bir bakıma da değeri var, yalnızca araç değil. Okur, kentli okur olduğu için müthiş tembel; şöyle bir göz ucuyla ‘parasız yatılı’ herhangi bir şiire girilebilir mi? (Ece Ayhan, 1996: 76) | Deniz mi yoksa kent mi daha iyi yansıtandır? (Ankara ayazı başlıyor | betonlar ve bozkırlar) Şair, kendisini ne dışarıya ne de içeriye ait hisseder. Eşik, şairin sınırıdır. Erhan, okura ardında bıraktıklarını yitirdiğini düşündürürken aslında bambaşka kapılar da açar. Onun yitik yollarını çizecek olan ardından dökülecek iki tas su olacaktır. "Öperim ellerini yaşlı anamın, durup eşikte Ne bir gözyaşı vardır artık ne de bir anı" Çocukluğunu ancak eski püskü bir resim olarak kimliğinde taşıyan Erhan, fotoğraf göndermesini donukluk, sabitlik, değişmezlik ve tümüyle geçmişte bırakma üzerine kurgular, "Resimli "Ahmetler" Tarihi" şiirinde "Bir çocuğun resmi üstüme örtülü kaldı" diyerek aynı kurguyu gerçekleştirdiği gibi. Eşikte durmanın bir başka görüntüsü de "milattan önceki şiirler"de buluruz. Dışarıda ölemiyorsan içeri girip kapıyı kapatıp ölmelisin. Bunu yapamadığın için suçlu hissetmelisin. Ama yapamıyorsan da dışarıdaki hayata gözlerini dikebilecek misin? Diktin ve baktın, aradın. Ölmediysen aynada bir yüze sahip olacaksın ama o yüz bu kez de dağınık ve bıkkın olacak. "Acının bulantıya doğru aktığı yerlerde Sana bir kapıyı örtmek, bir tetiği çekmek kalmışken Gözlerinle sokaklara abanmak niye? Niye, okul dönüşlerinde çocuklarla konuşmak? Portakal seçmek bir bir köşedeki manavdan? Ellerini ceplerine sokup, yollarda yürümek Sanki her şeyi ilk kez görüyormuşçasına şaşkın Sanki fırlayıp çıkmışçasına bir uçurumdan Aynada bir yüz olmak, dağınık ve bıkkın." Görünür olan, şiirde kelimelere yansıyan meselelerin alt yapısını, kavramlar arası ilişkilerle kurgular aynı zamanda. Eşik, evin içi, dışarısı kavramları adeta korku, tedirginlik, umut, umutsuzluk, ölmek, yaşamak gibi kavramları kendisine çeker ve yapıştırır. Hatta doğa ve eşya da onlarla birlikte kılık değiştirmeye, hareket etmeye başlar. Ahmet Erhan’ın şiirlerinin bir özelliği de eşiğin her iki tarafına kulak vermesidir. Her iki tarafın acıları, korkuları dinlenir. Tek yanlı bir düşünce ve gösteriden ziyade ikili bir atmosferdir bu. | Sonuç olarak (Med-cezir’in bitimi | deniz çekiliyor) Kavramların yarattığı alan ve bu alanların kişiselliği, özgünlüğü şiir okumaları için oldukça mühim. Kavramlar, kavram alanları ve ilişkiler ağını tespit etmek şiirin dünyasına bir kapı açmak, düşünmek ve aslında duyumsamak da bir yandan. Ele bir fırça alıp turuncuya batırmalı, şairin izinden gitmeli. Edebiyatı bir caz ya da haz unsuru gibi görmenin yeterli olmadığını, biraz üstümüze başımıza boya sıçratmanın gerekli olduğunu hissediyorum. Belki bu kadar irdelemem, şiirin içine girme gayretim yadsınabilir fakat bu yaşamla direkt ilgili. “Bitiriyorum burada Artık hiçbir şey sorma.” resimyukle.io/r/da6Hh3jEXL | Kavramlar - imge: tr.wikipedia.org/wiki/Zihinsel_imge - yansıma / mimesis: tr.wikipedia.org/wiki/Mimesis - soyut sanat: en.wikipedia.org/wiki/Abstract_art - şiir / الشعر : islamansiklopedisi.org.tr/siir | Makaleler - Bir Görüntü Sanatı Olarak Şiir | Hulusi Geçgel - Ahmet Erhan'ın hayatı ve şiirleri üzerine bir araştırma | Cemal Melik Dıvarcı (tez aslında bu) - Ahmet Erhan'ın şiirlerinde argo ve sövgü | Sevda Kaman | Ve bir kitap - Şairaneden Şiirsele: Türkiye'de Modern Şiir | Murat Belge
Burada Gömülüdür 1. Cilt
Burada Gömülüdür 1. CiltAhmet Erhan · Kırmızı Kedi Yayınları · 20222,228 okunma
··1 alıntı·
9,3bin görüntüleme
Kayaberk İpek okurunun profil resmi
Bu kitabı okumadım, hatta ekseriyetle Türkçe şiir okuyan biri de sayılmam pek. Lâkin dolu dolu yazmış olduğunuz bu inceleme merakımı celbetti epeyce, müthiş! Elinize sağlık.
Beyzâ! okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim hocam. (: Sizin yorumunuzu okuyunca bir de İngilizce şiirlere bulaşma iştiyakı canlandı bende.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Emel Keleş okurunun profil resmi
Büyük emek.. Tebrik ederim ve teşekkürler..👏🙏
Beyzâ! okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim. (:
SELENYA okurunun profil resmi
Aman yarabbi! Nerelere düştüm böyle. Uykularımda düşüşlerim ardından irkilmelerim gibisinden bir inceleme. Şaşkınlıklarımı her daim taze tuttuğundan teşekkür ederim. Sana küsen kollarımı, dönen yüzümü sürekli savaşıma mahkum ediyorsun.
Beyzâ! okurunun profil resmi
Ben şiirleri okurken yanımda bağlama çaldın, iş buralara kadar geldi. (:
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.