Gönderi

131 syf.
8/10 puan verdi
– “Gayri” Müslim, anlı şanlı bir gitarist ile başlıyoruz. 6-7 Eylül felaketini daha henüz sekiz yaşındayken komşu evindeki bir gardırobun içine saklanarak yaşayan Efrahim’in, bir türlü o karanlık dolaptan çıkarılamayan eğri büğrü yaşamı ile… – İkinci öyküde eski, yıllanmış bir meyhaneden içeriye eski Maarif Nazırı Hasan Ali Yücel ile Nazım Hikmet kol kola giriyorlar. Masalar hınca-hınç dolu. İçeride kimler yok ki… Süleyman’dan Yusuf Atılgan’a kadar, hepsi bir arada… Kısacası, tuhaf bir öykü; düşüncenin ve gülücüklü duyarlılığın dibi tutmak üzere… – Hemen arka sayfada genç bir felsefe öğrencisi, yedek subay öğretmen olarak büyük kenti ardında bırakıyor, köy yollarına düşüyor ve orada, gözleri görmeyen Marks’ı Almancasından Sartre’ı Fransızcasından “tefekkür eyleyen” katkısız/katışıksız bir halk filozofu ile karşılaşıyor. Öğretmenimiz şaşkın ama inatçı mı, inatçı. – Son öyküde de akşamın bir vakti işinden yorgun argın çıktıktan sonra bir koltuk meyhanesine sığınan kahramanımızın, rakı kadehleri arasında yaşayan insanlardan aldığı dersin anatomisi… Meraklı mı? Pek belli değil. Acı mı? Hayır, acımtırak… Yazarın kalemiyle, "Sol Sinyal" kitabıyla tanışmıştım. Esprili ve akıcı kalemine rağmen yazarın kendine özgü değişik bir yazın tarzı olmasından mütevellit çoğu zaman okuyucusunu zorlayabiliyor, kitaplarını okurken... Bu kitabında da yine bu üslubunu yansıtmış, Faruk Haksal. Öykü tarzı olmasına rağmen her öyküde derin bir sorgulama içerisinde buluyorsunuz kendinizi... Bazen "burada ne demek istemiş yazar" diye, bazen de yaşama dair... Merak, sorgulama, sağlama, doğrulama… Sonra yeniden merak, sorgulama... Hepsi bu kitapta! Tavsiyemdir.
Sanki İki Meyhane Bitirmiştiler
Sanki İki Meyhane BitirmiştilerFaruk Haksal · Perseus Yayınevi · 20208 okunma
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.