Şeyh Sait’ti. Kendisini ölüme mahkûm eden mahkemenin başkanına döndü:
“İçimde size karşı bir kin yok” dedi. “Siz ve efendinizi Allah lanetledi. Sizinle olan hesabımızı Kıyamet Günü’nde göreceğiz.”
Mahkeme başkanı gülümsedi. Adı Ali’ydi, Kel Ali olarak tanınıyordu. Adamları darağacına yollarken yüzüne iliştirdiği tebessümüyle dikkati çekiyordu. Tipik bir Mustafa Kemal taraftarıydı:
İnançsız bir adam, bir sefih, özgür düşünceli ve materyalist bir adam; ancak, bunların yanı sıra Türkiye için çalışan bir yurtseverdi de. Kürtler de memleketleri için ölüyorlardı, fakat mücadeleleri aynı zamanda din ve inanç uğrunaydı ki, bunlar yalnızca çelik gibi bir iradeyle başa çıkılabilecek,
büyük ülkülerdi. Henüz yüreklerdeki duyguları tahrip edememişlerdi.