Gönderi

Sudûr nazariyesi 1
“Bir” yahut “ilk”, Farabi tarafından bütün varlıkların ilk sebebi olarak kabul edilir, kemal sahibidir, zorunlu, kendi kendine yeter, ezeli, sebepsiz, gayri maddidir, ortağı ve zıddı yoktur ve tarif edilemez. Bu sıfatlara ilave olarak, -ilk(Tanrı) birlik, Hikmet ve hayat sahibidir ve bu sıfatlar O’nun özüne ilave edilmiş sıfatlar olmayıp, bizzat özüne aittir. Onu diğer varlıklardan ayıran şey mantıki olarak varlığının sebebi olan özünün birliğidir. Ve yine o madde olmadığı ve maddeyle birleşmediği için özü itibari ile akıl olmalıdır. Madde suretin bilfiil akıl olmasına engeldir, öyleyse maddeden tamamen mücerret olan şey özü itibari ile bilfiil akıldır. Aynı şekilde, ilk (varlık), aklın objesidir. (ma’kul), çünkü o ezelden beri teemmül ettiği özünü kavrayabileceği bir vasıtaya muhtaç değildir. Bu sebeple, O kendini düşünen düşüncedir. Aristo ve onun Ortaçağ latin yorumcularının ifade ettiği gibi o, akıl, âkil ve ma’kul’dür. Bundan başka, hayat “en üstün bilgi gücüyle, en üstün bilgi objesini düşünme faaliyeti” demek olduğu için, canlı varlığa ait en yüksek kemal safhasına erişmesinden yahut kendine ait olan şeyi tabii olarak meydana getirme kapasitesinden, İlk’in hayat olduğu sonucu da çıkar. Bununla birlikte kemaline rağmen, İlk, insan aklınca idrak edilmekten tamamen uzaktır. Gerçekten, eksikliği ve maddeyle birleşmesi yüzünden insan aklı, zatında son derece parlak olan fakat, bizim ancak donuk bir şekilde idrak ettiğimiz bu mükemmel varlığın parlaklığı ve güzelliğiyle kamaşır. Dahası, yaratıklarda araz, onda zatî olarak bulunan kemal sebebiyle, Tam güzellik olan Bir’in kendini teemmül etmesi mümkün en büyük zevktir: Sadece düşünme objesi olarak değil aynı zamanda aşk objesi (maşuk) olarak eşsiz güzellikteki varlığın kendini sevmesi.
Sayfa 145
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.