Gönderi

Anlatmak istedim bir zamanlar. Elleri, kalpleri, duyguları, insanlıkları kir pas içinde kalmış da olsa anlasınlar istedim. Anlayan herkes hisseder, hissedenler de kurtulur bu hissizlik sularının karanlık kuyularından sandım. Oysa anlamak nasip işi dediklerindenmiş. Şans istermiş, kimine göre masraflı işmiş, kimi için yaşamın ta kendisi. Bazılarımızın olmazsa olmazı, bazılarımızınsa aman ne gerek varı. Duymak ve anlamak bir ipin birbirinden bağımsız ve habersiz iki ucuymuş meğer. Anlamak isteyen fısıltıya gönül verirmiş. Duymak istemeyene vaveylalar koparsanız bir fısıltı etmezmişsiniz. Susmak içimizi acıtmasın diye kelimelerimizi yanlış semalara özgür bıraktıkça daha da kuvvetlendi içimizdeki fırtına. İnsan en çok anlaşılmaya muhtaç, etrafıysa anlayışa kilit vurmuş bedenlerle dolu. Hikayenin sonunda ölüm zarfında hakikate kavuşan mazruflar olacağız her birimiz, bunda şüphe yok. Madem ölüm tek gerçek madem ki hepimiz öleceğiz anlamak isteyişlerime kilit vuramam. Bir çiçeği de olsa zerrelerime dek hissetmek isterim. Güdük bilinç ve sığ yürekleriyle onlarca insan varken ben ise iyi güzeli arzularken birkaç yüreğe de olsa dokunmak isterim. Ardımda bırakamam iyi yanımı bunca anlayışsız yürek kırıp dökerken güzel gönülleri. Yalan dünyada cennet denilen şey; kişinin kalbiyle, üslubuyla, derdiyle kendisine denk anlayan ve anlaşılan insanlarla bir arada olmasıdır. Fani alemde anlayan yüreklerle birliğiniz daim olsun. Sokaklarınız her daim sizi anlayan caddelere çıksın. Denizlerinizin fırtınalarına inat dingin limanlarınız olsun. Anladığınız ve anlaşıldığınız insanlarla çiçek açın. -YOLCU-
·
183 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.