Gönderi

87 syf.
7/10 puan verdi
yokuş…
Yokuşa Akan Sular, Mustafa Kutlu’dan okuduğum üçüncü kitap oldu. Daha doğrusu, Anadolu insanını tanımlamaya çalıştığım seride ulaştığım üçüncü durak oldu bu hikâye. Üstünde yediğimiz, içtiğimiz, nimetlerinden faydalandığımız coğrafyanın karakterini gerçek anlamda ne kadar iyi biliyoruz? Yazarın eserleri derin çözümlemelerle birlikte bize, bizi sorgulatıyor. Kitapta bahsi geçen kişiliklere baktığınızda hiçbirinin gündelik yaşamda gördüğünüzden farklı bir düşüncede veya fiilde bulunmadığını görürsünüz. Bu durumdan yazarın külliyatına başladığım zamanlarda sıkılmıştım, hepsinin çevremdeki insanlarla tıpatıp benzediğini düşünmüştüm fakat okumaya devam edince yazarın bu tercihinden çok kazanç elde etmeye başladığımı fark ettim. Hayatımdaki insanları anlamaya çalışırken bazı durumlarda yetersiz kaldığımı seziyorum ve bu noksanlığı gidermek için kendime kaynaklar arıyorum. Mustafa Kutlu’nun eserleri tam olarak kaynak niteliğindeler, onların bu özellikleri insanı Kutlu okutturmaya yetiyor zaten. Bu hikâyede anlamaya çalıştığım insan Bican idi. Bican ile birlikte hayatın gerçeklerini, acımasızlığını ve değişkenliğini tüm çıplaklığıyla okudum. Onun hayatı “nereden nereye” denilebilecek bir hayat. Türlü yağlamalarla iş bulabilmek için ayrıldığı memleketinden sonraki kısacık dönemi sanki bir jet hızıyla geçiyor. İstanbul’a indiğinde ilk işi, doğal olarak şehri, 17 yıl köyüyle bir karşılaştırma yapmak oluyor. Yollarını, evlerini, arabalarını, ışıklarını… Değişimin zorluğuyla ilk defa burada tanışıyor Bican. Çalışacağı fabrikayı bulup adımını içeri attığında ise yıkılan hayallerini seyrediyor. İnsanlarla konuşmaya başladığında da karakterlerin farklılığını görüyor ve belki de burada onu en çok üzen ve yoran konu bu oluyor. Kutlu bu dalgalanmaları okura çok güzel yansıtmış, hikâye size beraber olmak istediğini söylüyor adeta. Metnin devamında Bican ile pek de alakası olmayan insanların anlatıldığını gördüm. Yazarın burada kullandığı cümleler biraz kafa karışıklığına yol açmış, okurken ne demek istediğini kıyısından köşesinden tutabildim. Fakat bunların yazılış amaçlarına ilişkin birtakım düşüncelerim var. Örneğin ‘Gergef’ hikâyesinde anlatılanların Bican ile pek ilgisi yok ancak bize kazandırdığı bir şey var: Farklı bakış açılarında yorum. Metinlerde genelde okuyucular anlatıcının düşüncelerine göre fikirlerini oluştururlar, tefsir konusundaki en temel etki anlatıcıdır. Burada Kutlu bize diğer insanların düşüncelerini aktararak yorum yaparken olaylara her açıdan bakmamızı sağlıyor, tek tip insana göre hikâyeye devam etmiyor. Bu fikri gayet güzel, önemli ve başarılı görüyorum. Hikâyede güncelliğini koruyan olaylara da yer verilmiş, Kutlu’nun kaleminin derdi eskiyi anlatmak değil, günceli temel ile birleştirmek ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Örneğin Bican ile Seydali’nin son bölümde karşılaşması sırasında grev, sağ sol çatışmaları, sendika hareketleri, insanların bu gibi olaylar sonucunda zarar görebilmeleri her zaman mümkün olduğundan güncelin metine aktarılması eserin kalıcılığını da arttırabilecek unsurlardan biridir. Kitabı genel olarak beğendim fakat anlatılanlar biraz daha sade ve duru bir Türkçe ile aktarılsa çok yerinde olacağını düşünüyorum.
Yokuşa Akan Sular
Yokuşa Akan SularMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 19984,128 okunma
·
615 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.