Gönderi

Zehrini akıttığın bu sokakları nasıl unutabilirsin? Her gece çıkıp yollarını arşınladığın, siyah ayakkabılarını kirleten ve buna rağmen her seferinde daha bir istekle yürüdüğün bu yolları, seni düştüğün birçok boşluktan çekip de kurtarıveren şu parkı -işte şurada görüyorsun o salıncağı, çocukların neşeyle kaydığı kaydırağı!- nasıl unutabilirsin ha? Nereye gidersen git sen burayı unutamazsın aga, buranın muadillerinde sürünürsün. Şu tahterevallide bulduğun geçmişi -sana her ne kadar iğne uçları gözükse de- ve yüzünde tebessüme dönüşmesini, geçmişin yıkıcı tarafını değil de yapıcı tarafını, bardağın o dolu tarafını görmeyi sen nasıl öğrendin sanıyorsun? Hayatın gerçekleri seni sürekli karamsar olmaya itti fakat bu parkta bulduğun şey çocukluğunun hayalperestliğini ortaya çıkardı ve... Ve sen de biliyorsun ki şu an oturduğun bank dahi senin için birçok gerçekten daha değerli hale geldi. Bunu yadsımak ve bundan kaçmak, bunu imge olarak dahi unutmaya çalışmak kendine karşı zorbalığındır, benliğini idam etme çünkü hayatın tekdüzeliği yeterince ceset kokuyor.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.