Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

504 syf.
10/10 puan verdi
GERÇEKLİĞİN SOĞUK ROMANI: SUS BARBATUS!
Sakallı yaban domuzu, yani Sus Barbatus. Ne kadar da başarılı bir benzetme. Sakallı domuz insanlar misali. Domuzu kötülediğimden demiyorum ama deyim yerindeyse, domuzluk yapmak da insanlara atfedilmiş bir şeydir. Sus Barbatus tek kelime ile harika bir roman. İnanıyorum ki zamanla yirmi birinci yüzyıl klasiklerinden biri de olacaktır. Çünkü romanın kendine ait bir atmosferi, kendine ait bir dili, mekanı, karakterleri ve tüm bu öğelerle bütün bir yaşamı oluşturuyor. Faruk Duman’dan okuduğum ilk kitap Sus Barbatus. Daha kitabın başında yazarın diline ve anlatımına hayran kaldım. Kendisine ait bir atmosfer oluşturduğunu, noktalama işaretlerini romanın atmosferine göre kullandığını, özellikle diyaloglarda bunu sıkça yaptığını gördüm. Hoşuma gitti. Betimlemelerin güçlü oluşu, anlattığı atmosferi okurken adeta yaşıyoruz. Hatta bir çok okur, “kitabı okurken üşüdüm” demesi de bundan. Sahiden de üşütüyor insanı. Doğunun çetin kışını bilenler bilir. Bilmeyenlerde Sus Barbatus romanıyla biraz da olsa yaşar, anlar, hatta yazarın bazı yerlerde abartıya kaçtığını düşünür. “böyle kar, kış mı olur?” diyebilir. Ama sahiden de oluyor. Bunu yaşamış biri olarak kitapta anlatılanlar beni daha fazla etkiledi. Ç. Köyünde yaşayan insanların kar ve soğukla olan mücadelesini yaşadım. Romanın ilk bölümünde bu bir köy romanı, köyün soğukluğunu ve insanların kar ve tipi altında yaşadıkları zorlukları anlatacak sanırsınız. Hatta romanın sadece Sus Barbatus’u anlatacak sanırsınız. Bir domuzu anlatan bir roman diye düşünecek okurlar da olmuştur mutlaka. Faruk Duman’da aslında başta bunu tasarlamıştır. Ama Kenan’ın hikayesinin çevresinde gelişen olaylara 12 Eylül olaylarını katınca romanın atmosferi tamamen değişir. Aniden kendimizi kışın bu çilesiyle uğraşan insanların, siyasi olaylardan dolayı askerlerle de uğraştıklarını okuruz. Anlıyoruz ki Sus Barbatus aynı zamanda hukukun olmadığı bir dönemi anlatıyor. Türkiye’nin belki de en sancılı dönemlerinden olan seksenlerin hemen arifesi. Okumanın ve yazmanın dahi suç olduğu iğrenç bir dönem. Ve bu dönem de yaşananları çok başarılı bir şekilde anlatabilmiş Faruk Duman. Romanı okurken bir ara Deniz’in ismi geçti, içim tuhaf oldu, bambaşka bir duygu yayıldı bedenime. Üzüldüm. Yaşananlara üzüldüm. İnsanın insana yaptıklarına ve insanın insana yapabileceklerini düşününce üzüldüm. Neler yaşanmış oysa, bir yerlerde bazı insanlar ne çok acı çekiyorlar. Yaşamak, yaşamaya çalışmak, hayatta kalmaya çalışmak ne kadar zormuş meğer bazı yerlerde. Faruk Duman romanın da geçen birçok olayın gerçek olduğunu söylüyor. Bu hikayelerin, bu acıların unutulmaması için yazdığını söylüyor. Romanın mekanı da tabi ona en çok sorulan sorulardan bir tanesi ve kendisi yazarken hep Artvin’i düşündüğünü söylüyor. Yine de tam olarak bir köy ya da şehir ismi vermek yerine harf kullanarak veriyor bunları. Olaylar da Ç. Köyünde geçer. Ve bu köyün karakolu ve köyün dağlarında saklanan devrimci çocuklar ve köylülerin kendi çocuklarına bile sahip çıkamayışı ve işkence. Ah işkence. “İnsanın insana yaptığı neyse, bu dünyada ateşin buza ve buzun ateşe yaptığı aynı şeydir” Kitapta gerçek anlamda trajik komik sahneler de var. Özellikle çavuşun Gülşen’den SOSYAL BİLİMLER ANSİKLOPEDİSİ’ni her gün karakola getirerek inceleme isteyişi, kocasının bu ansiklopedilerde neler sakladığını öğrenmek isteyişi ve yirmi ciltlik ansiklopediyi o kar da kışta azar azar getirmesini istemsi büyük bir acımasızlık ve aptallık örneğiydi. Dedim, bu ülke ne çok kan kusmuş böyle be. Dedim doğuda yaşayanlar ne çok acı kusmuş be. Kusmuş kanla dolu acılar kusmuşlar. Durmadan kusmuşlar. Ve insandan nefret ederek insanı da kusmuşlar. Acılar acıları, insanlar insanları ve coğrafya kader olup bambaşka acı dolu insanları doğurur. Hukuksuzluk acıyı doğurur. Kitapta yazar çok iyi noktalara da değiniyor. “Dünyanın en önemli meselesi budur. Açlık belası. Açlık olmasaydı, dünyanın üzerinde kurulu bir düzen de olmazdı.” İnsanın aç olduğu için tüm bunları yaptığını söylüyor. Belki de insanların açlık diye bir sorunu olmasaydı, bu kadar acı da olmazdı diyor. Ama durum tam da bu olmuyor. Kendi tezini kendisi çürütüyor çünkü insan vebalıdır. İnsan öyle bir vebadır ki ne olursa olsun kendi türünü yok etmek, ona acı çektirmek, işkence etmek için ille bir şey bulurdu. Nihayetin de cennetten bile kovulmuştu. Ancak tek sorunu açlık olan bir insanın, açlıkla ilgili bu şekilde düşünmesi çok normal geliyor. “İnsan çok büyük beladır. Çok büyük beladır. Sevimli bir bela. Bak mesela, diye düşünüyordu zaman zaman. Topu topu kaç yıl için geliyoruz dünyaya? Yetmiş, bilemedin seksen. Yani, aslına bakarsan dünya için de, şu dünyadan gelip geçen insanlık için de, evren için de hiçbir şeyiz. Göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçeceğiz. Ama yine de birbirimizi yiyoruz. Neden? Şu kadar basit bir geçersizliği kavrayamayacak insan var mıdır yeryüzünde? Bence yoktur. O zaman neden yiyoruz birbirimizi?” Romanı halk hikayeleri ve gerçeküstü öğelerle de güçlendiren Faruk Duman Sus Barbatus’u üst düzey bir romana çıkartıyor. Romanın ikinci ve üçüncü cildi için de sabırsızım. Olaylar nasıl ilerleyecek, Ç. Köyünde olaylar nasıl ilerleyecek, hikayeleri devam eden roman kahramanlarının hikayeleri nasıl ilerleyecek diye ciddi anlamda çok merak ediyorum. Sus Barbatus türk ve dünya edebiyatına büyük bir armağan.
Sus Barbatus! 1
Sus Barbatus! 1Faruk Duman · Yapı Kredi Yayınları · 2021763 okunma
··
6,7bin görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Elin kolun dert görmesin Gökhan Hoca'm, kitabın hakkını layığı ile teslim etmişsin, emeğine sağlık olsun...
GökHan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Seda Hocam ☺️
AkilliBidik okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık👏
GökHan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim ☺️
Rîndkeş okurunun profil resmi
Merak ettim şimdi eseri 🌹
GökHan okurunun profil resmi
Bekletmeyin kesinlikle 😉
ѕνg∂ɱя✰ okurunun profil resmi
Derinlemesine bir inceleme yazısı olmuş📚 okurken bir an bitmeyecek sandım 😬
GökHan okurunun profil resmi
Okuduğunuz için teşekkür ederim ☺️
1 sonraki yanıtı göster
Persephone️ okurunun profil resmi
Merak ediyordum kitabı, güzel bir giriş oldu benim için.
GökHan okurunun profil resmi
Okuyun pişman olmazsınız ☺️
Esra okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme yazısı olmuş hocam. Faruk Duman okumak istiyordum uzun zamandır ama seri ile mi başlasam bilmiyordum.Sanırım tercihim seriden yana olacak 👍Kaleminize sağlık ☺️
GökHan okurunun profil resmi
Kesinlikle seri ile başlayın☺️
Hatice okurunun profil resmi
Öncelikle ellerinize sağlık, çok güzel bir inceleme olmuş. Bu seri için ne kadar güzel sözler söylersem söyleyeyim, gerçekten hissettiklerimi anlatamam. Seriyi okurken yazar kesinlikle bir ormanda aylarca yaşamış olmalı dedim, olmalı ki insanın, hayvanın ve doğanın dilinden bu kadar güzel anlayabilsin. Darbe zamanlarını, (okuyucunun gözüne sokmadan) köy gibi küçük bir toplumdaki etkileri ve tepkilerini o kadar muazzam bir dille anlatmış ki hayran olunası.Ben kitabı bir arkadaşın paylaşımı sayesinde görüp, çok ta incelemeden beklentisiz almıştım. Faruk Duman gibi muhteşem bir yazardan haberim bile yoktu. Edebiyatımız adına bir övünç.Gerçekten unutulmaz seri kitaplar arasına girecek ve belki de Türk edebiyatındaki en iyi seri kitaplar sıralamasında zirvede yerini alacaktır. Serinin devamında harika serüvenler ve acılar bekliyor sizi,keyifli okumalar şimdiden. Nicelerine 🙏
GökHan okurunun profil resmi
Ne güzel bir yorum olmuş bu, çok teşekkür ederim ☺️
Yusuf Kaymaz okurunun profil resmi
Kitap bitti gardaşm, bu güzel kitabı bana hediye edip okumama vesile olduğun için teşekkür ederim romantik abim😘 kısa sürede kitap üzerine konuşalım. 😉
GökHan okurunun profil resmi
Zaten sana dayanamazdı o. En kısa süre de diğer ciltlerini de okuyalım tabii 😘
Yusuf Kaymaz okurunun profil resmi
2. Cildi de böyle güzel bir sürpriz ile hediye etsen hemen okuyalım 😂
GökHan okurunun profil resmi
Tabii gardaşım, canın sağolsun ☺️
Doğan Güneş Özkılıç okurunun profil resmi
İncelme için teşekkürler. Elinize sağlık
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.