Acının ve hüznün yoğunluğunu buram buram hissediliniz şiirler mevcut bu kitapta. Hayal kırıklıklarının keskin izleri ile yaşamaya çalışan -ya da ruhen ölmüş- kişilerin kısık bağırışlarına şahit olacaksınız. Belki de kitap bu yüzden katil ve maktul olarak iki ayrı bölüme ayrılmış. "anjiyo bir mayın tarlasına girdim atmayan damarımda neşter sızısı dudaklarınla dans ettim eşsiz bir intihar sesi kulaklarımda düşlerimi bir katile nasıl verdim yıkık bir şehri sevdim kalbimde bir çanta balistik yara son sevdadan yeni taburcu edildim ayrılığın şahidi yoktu düşlerimi bir katile nasıl verdim bir düellonun kaybedeniydim seferberlik emrinden sonra anjiyo edilmişti cesedim sevişmelerimizin patenti yoktu düşlerimi bir katile nasıl verdim" Şiirlerin içerisinde yer alan ceset, mezar, ölüm, katil, kalp, dikiş, yara gibi insan otopsisinde kullanılan kelimeler ile insanın fiziksel olarak alacağı darbelerin ruhunu da etkileyeceğini kanıtlar nitelikte. Şiirlerin dili anlaşılır ancak okuyucuyu düşündüren cinsten. Bir cümle ve kelime oyunu ile şair okuyucuya acının bir ruhu ele geçirmesini göstermek istiyor. "ruhu yamalı çocuk ruhuna dikiş attırmak isteyen bir çocuk bekliyor revirde gözlerinde kundaklanmış bir hayatın pansuman izleri yüzündeki yaralardan belli hayatın kolay geçmediği yamalanmış pantolonunda annesinin ilmik ilmik süzülen çaresizliği gizleyemediği küçük ellerinde sanayinin gres yağı lekesi revirdeki anons flaş gibi patlıyor kulaklarında "pantolonu yamalı olanlar ruhlarına dikiş attıramazlar"" Kitabın içerisinde yer alan şiirleri bir anda değil, yavaş yavaş sindirerek okumanızı tavsiye ederim. Böylelikle şairin anlatmak istediği ruhun acısını ve çaresizliğini daha iyi özümseyeceksiniz. Melankolinin yoğunlukta olduğu bu şiirlerde ruhun dramına da şahit olacak ve onun her bir bölümünü parçalara ayıracaksınız. Eğer şiir okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitaba bakabilirsiniz.

Otopsi RaporuVolkan Tepe · Şiirden Yayınlar · 202132 okunma

·

156 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

fulden ufacık