Gönderi

192 syf.
10/10 puan verdi
bünyesinde "aylak"lık barındıranlara ithafen!
Aylak Adam... Modernizmin Türk romanına yansıması sürecindeki en etkili yazarlardan biri olan Yusuf Atılgan'ın 1959'da yayımlanan ve Yunus Nadi Roman Ödülü'ne gönderilip ikinciliğe layık görülen bir romanıdır. (Birinci:
Yılanların Öcü
Yılanların Öcü
,) İncelemeye çalışmaya başlamadan önce birkaç şey söylemek istiyorum: Öncelikle kitabı 20 gün içinde iki defa okudum. İlk okuyuşum bir hafta sürmüştü ve kitapta bir bilinç akışı olduğundan keskin geçişleri anlamak ve analizlendirmek benim için pek de kolay olmamıştı. Leitmotivler (çeşitli nedenlerle tekrarlanan ögeler) de kitabın pek çok yerine hakim olduğundan bunları da bağdaştırmakta zorlandığımdan ayrıca bir olay örgüsü olmamasına rağmen "kaçırdığım bir yer mi var ?" düşüncesiyle geriye dönük okumaları epeyce yaptığımdan kitaba odaklanmak benim açımdan kitabı anlayabilmek zorlu oldu. (olay örgüsü olmayan kitaplarla yeni yeni tanışıyor olmamın da bir etkisi vardı.) Bu yüzden kitabı bitirdikten sonra kitabın analizini güzelce yapabilmek için kitapla ilgili biraz araştırma yaptım ve oturmayan yerleri kafamda oturttum. Kitap, anlam veremediğim bir şekilde beni etkilediğinden tekrar aldım elime ve bu sefer bir günde okudum. Tabii ikinci okuyuşumda sular seller gibi okuyordum. Neden acaba? :D Neyse fazla uzattım sanırım. İncelemeye geçelim. Ufak bir şey daha diyeyim. :" (upppss!) "Üç yıl önce, bende de biraz aylaklık olduğu için bunun sıkıntısını da duyuyordum. Geçim sıkıntısı olmayan birinin de sıkıntısı olabileceği temasını işledim. İstanbul hasreti de vardı." demiş bir röportajında Atılgan. Bence bu cümle kitabın büyük bir temasını oluşturuyor. "Mufassal kıssa ile başlarsın garip efsane söylersin"                                                                   -Bâkî Arayışın, yabancılaşmanın romanıydı Aylak Adam. Peki neyi anlatıyordu bize, neydi bu bahsedilen aylaklık, neyeydi ve kimeydi bu aykırı davranışlar?.. Kahramanımız C. adlı kişi. Adını bilmiyoruz, adının pek bir önemi de yok zaten, önemli olan C.'nin bilinci, düşünceleri. "Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor." (syf. 76) Kahramanımız da kendini "aylak" olarak tanıtıyor zaten. -Sizin başka işiniz yok mu? diye sordu. -Hayır. Aylakım ben. (syf. 118) Peki bahsettiğimiz bu aylaklık 'mirasyedi' olarak yaşamaktan ibaret miydi sadece, bu kadar basit bir anlam mı içeriyordu? "-Zengin değilim ben. Paralıyım. -Farkı var mı? -Çok!" (syf. 101) Nasıl bir aylaklıktı bu peki, neydi sebebi? Aylaklığının sebebi topluma, geçmişine, var olan düzene hatta belki de kendine karşı bir tepkiydi. Toplumdan uzaklaşmış, 'bilinçli' olarak yabancılaşmış, kasıtlı olarak kendini soyutlamış ve toplum kurallarına kasıtlı olarak karşı koyan bir Aylak. :) Aylaklığının başlıca sebeplerinden biri de kendini tanımaya çalıştığı zamanlarda babası ile yaşadığı sorunlar. Tepki, başkaldırı, direniş.. BİR VAROLUŞ ÇABASI! Aykırıydı C. her şeye ve herkese... Günleri takip etmezdi, aynı yerden iki kere alışveriş yapmak istemezdi, bir kafenin "müşterisi" olmak fazlasıyla rahatsız ederdi C.'yi. "Kahveciye kızdı. Onda müşteri olacak surat var mıydı? Bir daha buraya gelmeyecekti." (syf. 71) "Bugün neydi? Gün adlarıyla ilgisi yoktu." (syf. 54) Tüm bu reddedişler C.'yi biraz daha toplumdan koparmış ve yabancılaştırmıştı. Diğerleri gibi olamazdı o. Belki de "tekdüzelik" fobisi vardı? Kim bilir. :) "Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz." (syf. 15) "Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da bir kaçamak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir lokma koparıp kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama ben dişlerim sağlamken ısıracağım." (syf. 18) "Komşusunun saygısını yitireceğinden başka sıkıntısı olmayanlar yaşar burda." (syf. 19) C.'nin var oluş amacı başkaydı. O bir şey arıyordu. Gezdiği her sokakta, gittiği her yerde.. Salt sevgiydi onun aradığı. B.'yi arıyordu herkeste. Kimdi B.? Niye arıyordu Aylakcığım? Kimi kimde arıyordu? Bunu okumadan bilemezsiniz. Okuduktan sonra da bileceğiniz garantisini veremem tabii. :D Okuyun ve görün. Kitabı okurken; C.yi zihnimde bir labirentin içine yerleştirdim. Eline de yarısına kahve dökülmüş bir harita verdim. Labirentin tüm sokakları da B.ye çıkıyordu. B.yi o labirentte her köşe başına yerleştirdim. Labirentteki her bir yolun çıkmaz sokak olduğunı ben de okudukça öğrendim. Başlangıçta haritada başlangıç noktası da bitiş noktası da belliydi. Taa ki, başlangıcın da sonun da tek bir nokta olduğunu anlayana kadar.. Türk edebiyatından pek bir birikimim yok aslında ama yine de bu kitap hep tahtını koruyacak benim için. Atılgan'ın kalemine aşık oldum şahsen. Umarım güzel bir inceleme olmuştur. Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim. İyi okumalar. :)
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201960,4bin okunma
··
477 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.