Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

318 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Amin Maalouf
Amin Maalouf
'un her kitabı fantastik diyebileceğimiz türden tarihi bir serüvendir. Kitaplarını okurken keyif aldığım gibi aynı zaman kitaplarıyla güzel vakit de geçiriyorum. Kitaplarının hayal dünyasına dalıyorum. Şimdiye kadar okuduğum her kitabı, okumaya başlar başlamaz ilk sayfadan itibaren beni iç dünyasına çekmektedir. Adeta kendimi kitaplarının anlattığı dönemde yaşıyor hissediyorum.
Semerkant
Semerkant
'ı ilk okumamın üzerinden uzun bir süre geçti. Bu, ikinci okumam oldu. . Tabi o zamanlar; benim dünyaya bakış açım, ruh halim ve benzeri birçok durumum farklı olmasına rağmen tekrar okurken o zamanki duyguları yaşadığımı söyleyebilirim. Yazar kitaplarının genelinde Ortadoğu ve Ortadoğu’nun tarihinden bahsetmektedir. Tarafsız bir bakış açısıyla –ki ben buna inanıyorum- konuları ele alıp kitaplarında kurgulamaktadır.
Semerkant
Semerkant
'ın serüveninde hem
Ömer Hayyam
Ömer Hayyam
'ı tanıyoruz hem de İran’ın 1900’lü yıllarını bize anlatarak o günkü İran’ı öğrenmiş oluyoruz. Özelinde
Semerkant
Semerkant
, genelinde kitaplarına baktığımda çıkardığım en önemli sonuç; Avrupa’nın 17. ve 18.yüzyıllarda Sanayi Devrimi’ne başlamasıyla Ortadoğu toplumlarını üç yüz yıl geride bırakmış ve bu farkın kapanması da çok zor gibi görünüyor. Ortaçağ’ın bitişiyle Avrupa küllerinden doğarken maalesef özelinde Osmanlı ve İran, genelinde Ortadoğu, ne tarımda ne sanayi de ne de bilimde bir varlık gösterememiştir. Osmanlı’nın yıkılışı sonucunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin devraldığı miras adeta bir enkaz olmuştur. Osmanlı, sanayide, tarımda, bilimde, sağlıkta, ekonomide gelişmediği gibi; en önemlisi, yüklü bir borç ve aydınlanmamış bir toplum bırakmıştır. Bu nedenlerle Türkiye uzun süre belini doğrultamamıştır. Bu anlattığım minvalde Osmanlı’nın durumu neyse kitapta da İran’ın da pek farklı olmadığını görmekteyiz. O dönemde İran, Şah’ın mutlak güç olduğu, Rus Çarı’nın gölgesinde, mutlak monarşi ile yönetilmektedir. Zengin bir aileden gelen, kendini yetiştirmiş, demokrasi ve bağımsızlık için öncülük eden Faysal’ın çabalarını görüyoruz. Mandacılığı ret eden, bağımsızlık, demokrasi ve aydınlanma arayışı içinde olan Faysal’ı Atatürk’e benzettim. Fakat ülkemiz için Atatürk birçok konuda başarılı olurken maalesef bunu İran’da Faysal için söylemek mümkün değildir. “Bu yüzyılın başında Doğu uyanmazsa, Batı uyuyamayacak gibi bir sezgim var.” Kitapta geçen bu cümle çok ilgimi çekti. Ne yazık ki 20.yüzyılın başında Doğu uyanmadı ve Batı ilerlemeye devam etti. 21.yüzyılda da Doğu uyanmayacak gibi görünüyor. Hasan Sabbah'ın kitapta geçen aşağıdaki cümlesi, Hasan Sabbah’ın fikrini, düşüncesini, felsefesini ve Alamut’ta kurduğu düzeni özetliyor. “On yedi yaşıma kadar bilgi birikimi yaptım. Sonra inanmayı öğrendim. Kahire’de inandırmayı öğrendim.” Hasan Sabbah’ın Alamut’un inşası, saldırılara karşı sağlamlığı, bununla beraber kurduğu gizli örgüt ve fedailerin hiç düşünmeden giriştiği suikastların tamamıyla afyon ile açıklanamayacağını düşünüyorum. Bütün bunların özünde sağlam temellere oturtulmuş bir inanç ve felsefeden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Nizamülmülk’e ise zaten ünüyle dönemin sultanının önüne geçerek günümüze kadar adını tarihi yazdırması, ne kadar büyük bir deha olduğunu bize kanıtlıyor. Nizamülmülk’ün “Kimilerini gökyüzüne kadar yükselttim, kimilerini yerle bir ettim. Her gün hayat ve ölüm dağıtıyorum. Tanrı beni, niyetime göre yargılayacaktır. Her kudretin kaynağında O vardır. En yüce iktidarı bir Arap halifesine devreden O’dur. Halife de onu bir Türk Sultanına, Sultan da bir Acem vezire vermiştir.” kitapta geçen bu sözleri, elinde olan gücü ve kudreti ifade etmektedir.
Ömer Hayyam
Ömer Hayyam
'a gelirsek, siyasetten ve devlet işlerinden uzak, kendini rubailerine ve bilime verdiğini görüyoruz. Karısı Cihan’a,“ Gel, elini ver, evimize dönelim. Sen şiirlerini yazarsın, ben yıldızlarımı incelerim.” söylediği bu sözler ve Nizamülmülk’ün kuracağı istihbarat örgütünün başına geçmesi teklifine karşılık söylediği şu sözler, “Yokluk çekmeden çalışmalarımı sürdüreyim, bana yeter. Yiyip içeceğim, barınacağım olsun yeter. Daha çoğunu istemem.” saray siyasetinden ve entrikalarından ne kadar uzak durmaya çalıştığını anlayabiliriz. Son olarak,
Ömer Hayyam
Ömer Hayyam
'ın öldürmeye karşı düşüncesini ve felsefesini için, Nizamülmülk’e söylemeyi dilediği şu cümleler yeterli olacağını düşünüyorum. “Seninle Hasan’ın nice ortak yönleriniz var! Bir davayı benimseyecek olursanız –ki o ister bir İmparatorluk kurmak, ister İmam’ı hükümdar kılmak olsun- sonuç elde etmek için öldürmeyeceğiniz adam yoktur. Oysa benim için ölümle sonuçlanacak her dava, dava olmaktan çıkar. İstediği kadar güzel olsun, benim gözümde çirkinleşir, değersizleşir, bayağılaşır. Bu kitap hakkında yazılacak birçok nokta daha var. İncelemem daha da uzamasın diye burada bitiriyorum. Herkese keyifli okumalar diliyorum.
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202061,4bin okunma
·
715 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.