Öğlen olup yemek vakti gelince salon kalabalık bir grubun kahkahalarıyla doldu; çevresinde anlamadığı yüzlerce sözcük uçuşurken ve yabancılığı korkunç bir biçimde içine işlemiş olarak sağır ve dilsiz gibi bu hareketli ortamın göbeğinde oturan adamın elleri öylesine titriyordu ki kaşığını çorba kâsesinden çıkaramadı.