Gönderi

Ama sen parmaklarındaki hüneri kek kalıplarına döküp çay saatlerinde orta ateşli fırınlarda pişireceksin, Gülbike. Vaktini senin gibi gün gün solan perdelerde yıkayıp bir akşam vakti rüzgarda sallanan çamaşır iplerine asacaksın. Edebiyat dergileriyle dolu kitaplık raflarının tozunu almakla geçecek gündüzlerin. Geceleri, akşam yemeğiyle kirlenmiş bulaşıkları yıkarken, sesi hep mutluluktan uçacak bir canlılıkta çıkan Gülce'nin gittiği tiyatroları, gezdiği sergileri, izlediği konserleri, konferansları dinleyeceksin. Onun hiç sönmeyen bir neşeyle parıldayan kahkahalı sesinden, anlattığı okul maceralarını duyacaksın. Ve susacaksın. Bir yandan lüfer kılçıklarını kirli tabaktan peçeteyle çöpe doğru sıyırırken, susacaksın. Sinema hayallerini biriktirdiğin çöp poşetlerini, akşamları kapınızın önünden geçen çöp kamyonlarına vereceksin. Ve baban yediği kurabiyenin lezzetinden gülümseyerek sana iltifat eder ken, memnuniyet senin mi, yoksa babanın mi; bilemeyeceksin.
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.