Gönderi

390 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Roman Açısından Bakıldığında Gayet Güzel Kitap
Bu kitabı ilk babamın elinde görmüştüm 2013-2014 gibi olması lazım. Okumak istediğimi söylediğimde babam okumak için yaşımın uygun olmadığını söyledi. 13-14 yaşlarımdaydım. Aradan 5-6 yıl geçtikten sonra 19 yaşımda bu kitabı okudum. Şu an 22 yaşımdayım. Aradan 3 sene geçse de hatırlayabildiğim kadar inceleyeceğim. Tarihe çok merakım olduğu için kitabı okumayı çok istiyordum. Tam benim sevdiğim dönemler ve coğrafyaydı. Tarihle hobi olarak çok ilgileniyordum. İlber Ortaylı'nın Türklerin Tarihi kitabını okumuştum ama çok sıkılmıştım. Çünkü dümdüz bilgi veriyordu. Şu şöyle bu böyle bu bu zamanda oldu. Ne akılda kalıyordu, ne de sürükleyici oluyordu benim için. Durum böyle olunca tarihi bu şekilde öğrenmek istemedim. Bana bir roman havasında tarih lazımdı karakterler benimle konuşmalıydı. Hal böyle olunca tam bana göre deyip başladım okumaya. Dediğim gibi asıl amacım tarih öğrenmekti. Kitap roman bakımından gayet iyi. Ancak iş tarih boyutuna gelince kitapta yazan her şeyin doğru olduğunu ve tam olduğunu düşünmeyin. Bana göre bilgi eksik ise yanlıştır. Birazını verip birazını saklarsa olmaz. Kitabın isminden anlayacağınız üzere kitapta Sultan ve Şahdan bahsediliyor. Bu iki tarihi ismin de ''torunları'' Türkiye Cumhuriyetin'de bulunan kişiler. Şahın inandığı dine mensup insanlar da bunu okuyacak Sultanın da. Dolayısıyla yazar ikisi arasında geçen savaşı muhteşem bir objektifle yazmalı. Taraf tutmamalı olduğu gibi olmalı. Yazar da aslında böyle gözükmek istiyor ama bana kalırsa objektif değil. Hatta kitabın başlarında bu objektiflik işini gayet iyi başarıyordu. Bir örnek ile bana göre neden taraf tuttuğunu açıklayayım. Bir de belirsiz olan tarihsel olaylardan bir tanesini seçip sanki doğrusu oymuş gibi anlatıyor. Aslında bunu yapmak zorunda bu bir roman çünkü. Fakat bunu yaptığı zaman tarihselliği ortadan kalkıyor. Benim görüşüme göre tarihsel roman tarihi olaylara dayandırılmış üzerine yorum katılmış romanlar. İşin sonunda bunlar romanlar yani. Tarihsel açıdan hiçbir hükümleri yok. Bunu da bir örnek ile açıklayacağım. Spoiler olabilir Taçlı Hatun'un esir alındığı, İstanbul'da yaşadığı Cafer Çelebi ile evlendirildiği tam olarak kesin değildir ve kaynaklar genellikle bunu yalan gösterir. Yalnızca birkaç Osmanlı kaynağı bunu doğruluyor. Genel kanıya göre sadece 1 günlüğüne esir düştüğü söylenir. Çok fazla araştırdım ama sonuçta karanlık çağ. Cafer Çelebi'nin idamından sonra Taçlı hakkında hiçbir bilgi yok. Kitapta da kimsesizler mezarlığına gömüldüğü söyleniyor. Yani ne mezarı var ne de orada yaşadığına dair bir kanıt. Öte yandan 1 günlüğüne esir düştüğü diğer olayda 1 gün sonra Şah'a teslim ediliyor ve ölene kadar sarayda yaşıyor. Hatta Tahmasb'ın başa geçmesinde yardımı çok olduğunu söylenir. Gördüğünüz gibi ortada büyük bir belirsizlik var iki olay birbirinden çok çok farklı. Yazar mecburen birini seçip o şekilde yürütmüş romanı. Taraf tutma konusuna gelince. Şahın annesini öldürttüğünü gayet rahat ve kesin bir dille söyler. Sultan tarafına gelince ''babasını öldürdüğü rivayet edilir'' gibi bir dil ile bunu anlatır. Romanda babasını öldürüp öldürmediği sorulunca cevap vermez bu soru askıda kalır. Özet olarak demek istediğim şey aslında Prof. Dr. Tufan Gündüz'ün dediği gibi ''Tarihi romanlardan değil tarih kitaplarından öğrenin, romanı roman olarak okuyun''. Okuduğunuz tarihi romanları gerçeğe uyarlayıp tamam kesin bu şekilde yaşandı bu olaylar demeyin. Bunlar roman, mevzuyu hikayeleştirmek için kafasında olaylarla oynamak zorunda. Olaylarla oynayınca da ortada tarihsel bir durum olmuyor. Kitabı roman olarak değerlendirip ona göre puanladım.
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,8bin okunma
·
168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.