Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
Bitmek bilmeyen iç savaşlarından ve huzursuzluklarından beslenen üç yaratıcı ruh; Hölderlin, Kleist ve Nietzche... Ve usta bir betimleyici; Stefan Zweig... Öncelikle bu üç adamın (özellikle Nietzche' nin) hayatlarının dönüm noktalarını Zweigh yorumuyla okumanın oldukça keyifli olduğunu belirtmeliyim. Kendileriyle Savaşanlar, giriş kısmı hariç, Hölderlin, Kleist ve Nietzche olmak üzere üç ana bölüme ve bu bölümlere bağlı alt başlıklara ayrılmış. Zweig giriş kısmında; '' Şeytani demekle kast ettiğim şey, her insanın temelinde ve özünde yatan o doğuştan gelen huzursuzluktur ve bu huzursuzluk onu kendinden çıkarır, onu kendinden alıp sonsuza, asıl olana sürükler, sanki doğa her bir ruhta, o ilk kaosun dışa vurulmamış, tedirgin bir parçasını bırakmıştır; bu parça ise gerilim ve tutku yoluyla o insanüstü, algı ötesi temeline geri dönmek ister. Şeytan içimizdeki mayayı vücuda getirir, kabaran, eziyet eden, sıkan bir mayadır bu; olağan koşullarda sakin duran varlığı tehlikeye, aşırılığa, esrimeye, kendinden vazgeçmeye, kendini yok etmeye zorlar; insanların çoğunda, ortalama insanlarda ruhun bu değerli-tehlikeli parçası kısa sürede emilir ve tüketilir; yalnızca nadir anlarda, ergenlik krizlerinde, aşk ya da üreme dürtüsü yüzünden içsel evrenin kabarmaya başladığı zamanlarda bedenden çıkıp gitmek ister bu taşkın, uğursuz ve aynı zamanda orta halli, banal varoluş.'' ifadelerini kullanır. Bahsini ettiği 3 yazar da hayatları boyunca içlerinde taşıdıkları gerilim, tutku, huzursuzluk ve kaosun yanına yalnızlığı da ekleyerek yaşamlarını sürdürürler. Tutkularının peşinden sürüklenirken huzursuzlukları şiddetlenir ve huzursuzluklarıyla birlikte yalnızlıkları da artar. Bu durum fikri gelişimlerinin dönüşüm ve değişimi üzerinde oldukça etkili olur ve eserlerinde de kendini hissettirir; en iyi eserlerini huzursuzluk zamanlarında ortaya çıkarırlar. Hayatları boyunca sürekli bir dönüşüm içerisinde olan bu insanlar kendi varlıklarını yok ederek var olurlar. Ancak bu var oluş zaman ve mekandan bağımsız olarak gerçekleşir; zira fikirlerinin ve eserlerinin değerleri, mevcudiyetleri son bulduğunda anlaşılabilmiştir. Zweig'in kitap boyunca Hölderlin, Kleist ve Nietzche ile karşılaştırmak için sıkça yer verdiği Goethe ise onların tamamen zıddı olarak konumlandırılmıştır. Onlar ne kadar huzursuz ve eserekli ise Goethe bir o kadar sakindir ve ayakları yere sağlam basar. Ve bu karşıt konumlandırma sayesinde Hölderlin, Kleist ve Nietzche'nin duygusal iniş-çıkışlarını ve yansımalarını daha net görebiliriz. Kitabın giriş kısmından yaptığım alıntı ile birlikte üç yazarın hayat hikayeleri Freud, Lacan ve Deleuze' un ölümü, haz ve gerçeklik olgularıyla ilişkilendirmesini hatırlattı. Doğumla koparıldığımız denge durumuna geri dönme isteğini... Bu arada kitabı okurken aklına Özdemir Asaf'ın Do şiiri gelmeyen var mı? Benim arka plan şiirimdi... ''Dün sabaha karşı kendimle konuştum. Ben hep kendime çıkan bir yokuştum. Yokuşun başında bir düşman vardı. Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum''
Kendileriyle Savaşanlar
Kendileriyle SavaşanlarStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,526 okunma
·
146 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.