“Yâ Resûlallah! Cüreyc ile mâcerâsı olan çocuğun hikâyesi nedir?” diye
sordu. Resûlullah Efendimiz sözüne şöyle devam etti:
“Cüreyc, kendine mâbet edindiği bir mekânda (savmaa) ibâdet eden,
dünyadan el etek çekmiş zâhid bir kimseydi. Bir sığır çobanı da onun bu
mâbedinin altında yatıp kalkar, köy halkından bir kadın da çobanın yanına
gelip giderdi.
Bir gün bu Cüreyc’in annesi oğlunun yanına geldi ve ona:
“Cüreyc!” diye seslendi. Ancak Cüreyc namaz kılıyordu.
Cüreyc içinden: “Şimdi anneme cevap mı versem, yoksa namazıma
devam mı etsem?” diye geçirdi. Sonra namazına devam etmeyi daha uygun
buldu. Annesi de cevap alamayınca dönüp gitti. Daha sonra annesi yine
Cüreyc namaz kılarken oraya geldi ve ona seslendi. Cüreyc bu kez de:
“Anneme cevap mı versem, yoksa namazıma devam mı etsem?” diye
düşünüp yine namaza devam etti. Annesi üçüncü defa gelip ona
seslendiğinde Cüreyc, yine namaz kılıyordu. O yine: “Anneme cevap mı
versem, yoksa namazıma devam mı etsem” diye içinden geçirdi ve yine
namaza devam etmeye karar verdi. Cüreyc’in kendisine cevap vermediğini
gören annesi ona:
“Ey Cüreyc! Fâhişelerin yüzüne bakmadan Allah senin canını almasın!”
diye bedduâ etti ve dönüp gitti.
Cüreyc’in mâbed edindiği yerin altında yatıp kalkan o sığır çobanıyla,
oraya gidip geldiği sırada ilişki kuran o kadın, bir çocuk dünyaya getirince,
onu alıp kralın huzûruna götürdüler. Kral:
“Bu çocuğun babası kim?” diye sordu. O da:
“Cüreyc” dedi. Kral tekrar:
“Şu mâbedde yaşayan adam mı?” diye sordu. Kadın da:
“Evet, o” deyince, Kral:
“Onun mâbedini yıkın, kendisini de alıp bana getirin!” dedi.
Cüreyc’in mâbedini baltalarla yıkarak yerle bir ettiler. Cüreyc’in ellerini
iple boynuna bağladılar, onu alıp Kral’a götürdüler. Giderken onu halkın
arasından ve kendisini seyretmekte olan fâhişelerin yanından geçirdiler.
Cüreyc onları görünce güldü. Kral’ın huzûruna çıkınca, Kral:
“Bu kadın senin hakkında neler söylüyor?” dedi. Cüreyc de:
“Ne söylüyormuş?” diye sordu. Kral:
“Çocuğunun senden olduğunu söylüyor.” Cüreyc kadına döndü ve:
“Sen böyle mi söylüyorsun?” dedi. Kadın:
“Evet” deyince, Cüreyc:
“Çocuk nerede?” diye sordu.
“İşte, kadının kucağında.” dediler. Bu defa Cüreyc çocuğa:
“Söyle çocuk, baban kim?” diye sordu. Çocuk:
“Sığır çobanı.” dedi.
Bunu gören ve gerçeği anlayan Kral, Cüreyc ile konuşmaya başladı:
“Senin mâbedini altından yapalım mı?”
“Hayır.”
“Gümüşten yapalım mı?”
“Hayır.”
“Peki, neden yapalım?”
“Eskiden nasılsa yine öyle yapın.”
“Halkın arasından geçerken gülümsedin, neye gülümsedin?”
“Çok iyi bildiğim bir şeye güldüm. Bütün bunlar, annemin bedduâsı
yüzünden oldu.” Daha sonra Cüreyc oradakilere olup bitenleri anlattı.