Gönderi

318 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
9.6'dan 10
Sürekli olarak internette, birinin kitaplığında/önerisinde, 1K'da görüp nedendir bilmiyorum -tahminimce kapağından ya da isminden dolayı olsa gerek- itinayla okumaktan çekindiğim bir kitabı okudum sonunda. Aslında başka kitaplar almak için yaşadığım ilçedeki küçük kütüphaneye gitmiştim ama onları bulamayıp raflarda gezinirken bu kitabı görünce tanıdık birine rastlamış gibi hemen sarılıverdim. Eve gelip tozu alındıktan sonra bir-iki gün masamda kapağı açılmadan bekledi. Sonra hem kitap teslim günü yaklaşmadan rahatça bitirebilmek hem de yazarın doğum gününe denk gelen bir günde başlamış olmak için açtım o kapağı. Her şeyiyle mükemmel bir kitap mı? Belki evet belki hayır. Mükemmellik biraz riskli bir kelime olur kullanmak için. Ama 10 üzerinden 9 puanı hak etmiyor. Daha fazlasını hak ediyor. Bu yüzden puanımı 10'a yuvarladım. Kitabı iki bölüm olarak düşünebiliriz: İlk bölüm Ömer Hayyam - Sevgilisi Cihan - Kadı - Nizamülmülk - Hasan Sabbah - Şah etrafında geçen olaylardan ve Hayyam'ın rubaiyat yazmasından oluşurken kitabın ikinci yarısında ise artık tarihin bu döneminden kopup İran'da meşruti devrimin ayak seslerinin çıktığı yıllara geliyoruz. Yazma'nın başından geçen olaylar, kaybolması, peşinden gitmek için verilen mücadeleler, Amerika, Rusya ve İngiltere'nin İran tutumu ve tüm bunların genelinde İran'ın yakın tarihi ön plana çıkıyor. Ne yalan söyleyeyim ilk kısımda geçen olaylar kitabın ikinci yarısına göre daha akıcı ilerledi benim için ama ikinci kısmı okurken de İran tarihine karşı bir merak uyandı bende. Bu kitabı okumadan önce birisi bana yurt dışında gezmek istediğim ülkeleri/şehirleri sorsa cevabım yıllardır olduğu gibi Roma, Prag, Tromso şeklinde sıralanır giderdi. Ancak bu kitabı okuduktan sonra bu şehirlerin arasına Isfahan'ı, Tahran'ı, Semerkant'ı, Buhara'yı ekleyeceğimden eminim. Okurken haritalarda İran'ı gezmeye başlamıştım bile. Bu kitabın Orta Doğu'ya karşı merakımı arttırdığını rahatlıkla söyleyebilirim. Çok hayran kalmama rağmen okurken eksikliğini hissettiğim kısımları saymadan bitirmek istemiyorum: - Kitapta Ömer Hayyam rubailerinden daha fazla alıntı görmek isterdim çünkü bu rubaileri okumayı her zaman çok sevmişimdir. - Yazarın, özellikle kitabın ilk kısımlarında Türklerden bahsederken eleştiri dozunu biraz kaçırdığını düşünüyorum. Ancak bu bana mı öyle geldi yoksa gerçekten eleştirilerde bir acımasızlık söz konusu mu bundan emin değilim. - Yine ilk bölümlerde tarihsel olaylar akıcı bir şekilde ilerlerken birden olay örgüsünün kesilip yazarın kendi düşüncelerini araya sıkıştırmak için yazdığı cümleler bariz bir şekilde gözüme battı. Bu birkaç cümleyi okumasam eksikliğini hissetmezdim kesinlikle. (örn. hükümdarın huzuruna çıkan kadı ve Hayyam'dan bahsedilirken bir anda hükümdar odasından geri geri giderek çıkılmasının ne kadar tuhaf olduğundan bahsediyor) - Son kısımlarda olayların hızlı ilerlediğini ve bazı bölümlerde zaman zaman anlatımda karışıklık hissettiğimi söyleyebilirim. Sonu çok hızlı bağlanmış gibi geldi bana. Tüm bu ufak pürüzlere rağmen son sayfayı çevirdiğimde harika bir kitap okuduğumu hissettim. Bu kitap kitaplığımda bekleyen Alamut'un da yolunu açmış oldu. Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202062,3bin okunma
·
144 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.