O zaman neden bütün bunlar yaziya döküyorum? Neden çayirdaki çimenlerin üzerinde daireler çizerek dolaşırken
anılarımı bir anlam ifade edene dek derleyip zamanin esnek akışına aydınlığa kavusturmuyorum? Pekâlà oradan buradan seçtigim olaylar birlestirebilir veya aralarda atlamalar yapabilirim. Bir gün dolaşırken bir sistem, bir baska gün dolaşırken baska bir sistem bulabilirim. Ama artik çayirda
dolaşa dolaşa düsünmek yetersiz kalıyor. Her seyden önce burası, ne kadar ustaca boyarsanız boyayin sınırlı kalmaya
mahkûm olan tuvalin dikdörtgenine benziyor. Zihin de belli bir yogunluktan fazlasını kaldırmıyor; oysa anlamak, sadece
hatirlanan zamanın tümünü bir defada taramayı gerektirir ve bunu yaptiktan sonra durup bir nefes alabilirsiniz. Belki
hikâyemi bana göründugü şekilde yazarsam, eskiye dönüp geçmiş olaylar arasindan seçim yapabilirim. Yaşamak hiçbir şeye benzemez, çünkü her seyi içine alır. Destek almadan üretilen düşünceler için fazla incelikli ve fazla anlamlıdır. Resim ise tek bir düşünce biçimi gibi, seçilmiş bir şeydir.