Gönderi

Acaba bazı şeyleri artık derinlerine inip köklerinden kavra yamayacak, onları bize dönük yüzleriyle yeniden adlandıramayacak kadar geç mi kaldık? o yüzden mi yerleşmiş şeylere, daha doğrusu onların iyice aşınmış hallerine mahkumuz? Acaba bazı şeylerde işaretin kendisini bırakıp, gösterdiği şeyi onun hatırlatmadığı yanıyla görerek, artık gözümüze çarpmayan, kimbilir nerede ve ne şekilde takılı kalmış özlerini kurtararak tekrar özgürleştiremez miyiz? Ve o nedenle onları özleriyle ve oldukları gibi kavramak yerine, şeylere uzanışımızı hep yeryüzü sakinlerinin kendi aralarındaki uzlaşmalarına mı dayandırmak zorundayız? Veya onların bu yerleşmişliklerine dokunmadan, bizzat varolmaklıklarıyla etraflarına yaydıkları hâle yetersiz kaldığına göre, sözcükleri durduk yere hudutsuzca çoğaltmak yerine, acaba bir yolunu bulup tekrar çıplak halleriyle görmemizi sağlayacak bir ışık edinemez miyiz? Çünki çoktandır işitmez olduğumuz sesleri ancak böylelikle duyabiliriz, ve nehrin kenarında ancak böylelikle "göz yaşı dökebiliriz ölümlü şeyler için".
·
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.