Yukio Mişima'nın kitabı ürkütücü hayatının ve insanı şok eden ölüm biçimi ve ikisinin temsil ettiği herşeyin dayandığı ana meseleleri kısaca anlatıyor gibi: Japonya çürüyor, değerler yok oluyor, Japonya düşmanlarına dönüşüyor, duygusallık öldürür, babalar katildir; oysa gerçek olan, hakikat olan güçtür, gerçek ve hakiki Japon değerleridir, o yüzden yumuşayan, gevşeyen ve gerçek değerlere sırtını dönenler bedelini ödemeli; erkek olarak yaşamalı, erkek değerleriyle var olmalı. Kitap Noboru adında on üç yaşında bir çocuk, annesi ve annesinin hayatına giren denizci Ryuji'yi anlatıyor: Noboru ergenliğinin ve babasızlığının getirdiği meselelerden uzakta, bambaşka şeylerle, güç ve gerçek Japon değerleriyle, kahraman olmak ve geleneği temsil etmek derdinde olan bir grup ergenle- Mişima'nın intiharından önce kurduğu dünyanın en küçük ordusunu andırır gibi- zayıf olmaya karşı denemelere giriştiği tuhaf ve ölüme de takıntılı bir varoluşun içerisinde...annesi ve denizci ise son derece yumuşak bir şekilde anlatılan bir aşk yaşıyor. Kitap zıtlıkları bir arada öyle güzel resmediyor ki bir yandan dilin güzelliğiyle kitaba kendimizi bırakıp üslûbun tadını çıkarırken bir yandan da Noboru'nun hayatı üzerinden ölümü, gücü, erkekliği ve kitabın sonunda çok da güzel anlaşıldığı üzere şiddeti, hakikat uğruna asla geri tepmeyen ve teklemeyen bir şiddeti savunması karşısında irkiliyoruz, kitap bu bölümlerde gerçekten farklı bir atmosfere bürünüyor. Mişima şiddete, militarizme, güce destek verip aşkı, doğal olanı, başkalaşmayı ve kendince düşmanların kültürüne dönüşmeyi aşağılıyor ve küçük görüyor, ancak her iki durumu da çok yetkin, etkileyici, yumuşak bir dille anlatıyor. Ölüm sahneleri bile şiddeti estetize ediyor gibi.
Mişima'nın kitaplarını okumaya bu eserle başlamak iyi oldu. Türkçede yayınlanmış diğer eserlerini de okuyacağım.