DAHA TEMBELİ YOK!
Herkese merhaba. Bugün beğendiğim kitaplardan biri olan Oblomov'un yorumu ile geldim. Kısaca konusundan bahsedip ardından yorumuma geçeceğim.
Çok tembel bir Rus soylusunun yaşamını oluyoruz. Kendisi hiçbir şeyi yapmaktan aciz. Zamanla bazı olaylar sonucunda aşık oluyor. Peki bu onu değiştirecek mi? Hayata tutunabilecek mi?
İlk olarak kitabın dilinden bahsetmek istiyorum. Ben kitabın dilini akıcı buldum. Çok sıkan
betimlemeleri yoktu. Sadece biraz “Oblomov’un Rüyası” bölümünde sıkıldım onun haricinde dil
olarak gayet hoşuma gitti. Okumam on beş gün sürdü. Aslında biraz uzun bir süre sayılabilir. Sonuçta kitaba akıcı dedim. Ve evet daha kısa sürede bitirebilirdim ama bu biraz daha benim vaktim ve o
dönemki durumum ile alakalı. Yani tek oturuşta 100 sayfa okuduğum gün de oluyordu, 10 sayfa da
oluyordu. Sayfa sayısı biraz göz korkutsa da bunu büyütmezseniz daha rahat edersiniz. Benim şu ana
kadar okuduğum en uzun klasikti ve biraz acaba diye başlamıştım ama o kadar abartılacak bir durum
oluşmadı. Neyse aynı şey üzerinde aynı tip cümleler ile çok durdum. Şimdi biraz kitabın konusu ve
karakterleri ile ilgili düşüncelerimdenbahsetmek istiyorum.
Konu olarak ilk duyduğumda çok ilgimi çekmişti. Bir karakterin en fazla ne kadar tembel olabileceğini okumak istemiştim. Bu yüzden bu
kitabı ödev olarak almak istedim. Hem bahanesiyle biraz daha dikkatli okuyabilecek ve üzerinde
düşünebilecektim. Öncelikle Olomov’dan ve Oblomvluktan bahsetmek istiyorum. Oblomov bizim
uyuşuk karakterimiz. Ve gerçekten hayalinizin ötesinde bir tembelliğe ve yaşamdan bıkmışlığa sahip.
Abartmıyorum. Okurken acaba bu sefer hayata yeniden tutunabilecek mi dediğim her anda beni
yanılttı ve yatağında hırkası ile yatmaya devam etti. Bu biraz beni üzmedi diyemem.
Kitabı okurken arada Oblomov’a hak verirken
buldum kendimi. İlk başlarda Oblomov’un savunlmaları mantıklı geliyordu. Yok salon hayatı kötü,
insanlar birbiri hakkında konuşmaktan başka bir şey yapmıyor, o zaman ben neden onlarla vakit
geçireyim? Evet bunlar ilk baş mantıklı gelse de Oblomov’un asıl sorununun bu olmadığını daha iyi
anladım. Asıl sorun Oblomovluk! Peki ne bu Oblomovluk ve nereden çıkmış. Gonçarov döneminde
karakterleri sebebi ile büyük eleştiri ve övgü almış bir kitabı yazmış. İşte bu sayede de Oblomovluk
terimini ortaya çıkarmış. Oblomovluk terimi artık tembeller için bir terim olmuş çıkmış. Kitapları
okumadan genelde ön sözleri okumayı severim. İşte bu kitabın ön sözünde de kitabı anlayabilmemiz
için çok güzel bir söz vardı. Dobrolyubov ”Bu kitaptapta önemli olan Oblomov değil, Oblomovluktur.”
demiş. Bir ara kitapta sadece Oblomov’a takılmıştım ki asıl bu hareketlerden çıkarılması gerekenlere
odaklanamamıştım. Ben okurken bir ara sadece romandaki olaylara odaklanmıştım. Ve bu da karakterlerin hareketlerini anlatmaktan çok elestmete yönlendiriyor. Bu yüzden Oblomovluğu anlayıp bunu bize neleri kaybettirebileceğine odaklanmak
daha iyi. Oblomov’un her şeyi vardı ve hayatını çok güzel yaşayabilirdi. Hatta Ştolts’un son sayfada Oblomov ile ilgili şöyle bir sözü vardı: ”Zekaca kimseden aşağı değildi. Tertemiz billur gibi bir ruhu
vardı. Asil heyecanları olan bir insandı. Ama hiçbir şey yapmadı.” İşte burası Oblomov’un ve onun gibi
birçok kişiyi anlatan yer.
Oblomovluk her dönem vardı ve kişiyi yiyip bitiren bir hastalıktı. Yapılan
Gelişmeler ile daha da artıyor. Eskiden Oblomovlar her işlerini altındaki insanlara yaptırırken şimdi de
dünya teknoloji ile ortaya çıkan Oblomovlar ile dolu. Bu durum pandemide daha da arttı. Herkes
evlerine kapandı. Şimdi de karantinanın bitmesine rağmen birçoğumuz bunun etkilerinden
çıkamıyoruz. Böyle olduğu için kimseyi yargılayamam. Sonuçta ben de onlardan biri oldum. Hepimizin
içinde biraz Oblomovluk olsa da bunu kırmak da bizim elimizde. Örneğin artık havalar güzelleşiyor,
günlük on dakikalığına dışarıda yürüyüş yapsak, markete kadar gitsek, çöp atmaya çıksak, bunlar bile
bir başlangıç. Biliyorum ev daha cazip ama hepimizin biraz harekete ihtiyacı var. Neyse bu kadar
kamu spotu yeterli.: )
Karakterlerden Oblomov ve Oblomovluğu yeterince anlattığımı düşünüyorum.
Şimdi biraz da romanda Ruslar tarafından kaba, cahil olarak adlandırılmasına rağmen bence bunların
tam tersi olan Ştolts’tan bahsedeceğim. Kendisi işinde,gücünde,kültürlü ve nazik bir beyefendi. Onun haricinde çalışkanlığı da takdir edilesiydi. Kendisi Oblomov’un tam tersiydi.
İnsan ikisinin nasıl arkadaş olduğuna hayret ediyor. Bu kitapta iki farklı ideolojiyi ve onların
hayatlarını okuduk. Hangisini tercih edeceğimiz de bizim kararımız. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım faydalı olur:)
SPOİLERLI BÖLÜM;
Oblomov'un en sonunda Olga'yı hayal kırıklığına uğratacsğını tahmin ediyordum ama bir yandan da olmamasını diliyordum. Oblomov'un da normal bir yaşama sahip olup mutlu olabilmesini istiyordum. Ama yapacak bir şey yok bunu tercih etti ve hak ettiğini yaşadı. Asıl yazık olan Oblomov'un sonrasında evlendiği kişiye oldu. Kitabı okurken Oblomov’un Agafya ‘ya (karısına)olan bazı davranışları ve onun hakkında
düşündüğü bazı şeyler sinirimi bozdu. Adam takıntılı gibi habere kadının kollarını düşünüp duruyordu
ve bu beni okurken biraz rahatsız etti. Aynı Agafya’ya hiçbir şeyi düşünmeden onu bunu yapmasını
söylüyor ama daha cebindeki paradan bile bihaber. Sırf zavallı kadın onu memnun edebilmek için ne
tür çileler çekiyor. Anca o yan gelip yatsın. Bu yüzden Olga iyi ki Oblomov ile evlenmeyip ondan
kurtulmuşsun. Hayatında Ştolts varken daha mutlu olacağını düşünüyorum.