Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
“Her şeye karşı yaşama evet demek"
*Yaşamak acı çekmektir; yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır. Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır. Ama hiç kimse bir başkasına bu amacın ne olduğunu söyleyemez. Herkes bunu kendi başına bulmak ve bulduğu yanıtın öngördüğü sorumluluğu üstlenmek zorundadır" İlk cümlem, İnsanın Anlam Arayışı* okuduğum en anlam dolu kitaplardan oldu. Okuma listesinde olanlar için de söylemek istediğim hiç ertelemeden ilk fırsatta okumaya başlamaları.. Kitabın önsöz bölümünde hem yazar hakkında, hem bu kitabın hangi koşullarda yazıldığına dair açıklamalar mevcut.. Yine de birkaç cümle ile ifade gerekirse.. Victor E. Frankl 26 Mart 1905 Viyana doğumlu, yüzyılımızın meşhur psikiyatrlarından biri.. 2. Dünya Savaşı sırasında Turkhein, Kaufein, Theresienstad ve Auschwitz olmak üzere dört farklı toplama kampında edindiği deneyimlerle İnsanın Anlam Arayışı eserini yazmıştır. Aynı zamanda bu Nazi kamplarında annesini, babasını ve eşini kaybetmiştir. Logoterapinin kurucusudur. Kitap üç bölümden oluşmaktadır. *TOPLAMA KAMPI DENEYİMLERİ *Kitap şu soruya cevap vermeye çalışacak: Ortalama bir tutuklunun zihninde canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi? Anlatılan güçlü olanın acılarını değil, kayıtlara geçmeyen o büyük adsız kurbanlar ordusunun özverilerini, çarmıha gerilişlerini ve ölümlerini konu olarak seçmiştir. Kamp ortamına deyinecek olursak gerçekten de sadece bir numaradan ibarettir tutuklu; ne bir geçmişi ne de bir gelecek umudu vardır. Bütün geçmiş yaşanılanlarla ve geçmişte kalanlarla birlikte vücutlarında kendilerine ait bir tüy bile olmaksızın kendilerinden alınmıştır. Hasta ya da güçsüz düştüğünde tutuklunun yolcu edileceği yer gaz odasına ya da krematoryumdur. *Önceki yaşamımızla aramızda geri kalan maddi bir bağ var mıydı? Tutuklunun geçmişi, yaşam deneyimi ve arkasında bıraktıklarının hiçbir önemi yok. Kamp sakinlerinin rüyalarında gördüğü şey: Ekmek, pasta, sigara ve ılık banyo. Ve insanı en çok yaralayan da fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstırap.. Viktor Frankl kamp yaşamında ruhsal tepkilerin üç evresi olduğundan bahsediyor; Kişinin kampa alınışını izleyen dönem, Tutuklunun kamp rutinine çok iyi alıştığı dönem Serbest bırakılışını izleyen dönem. Bu bölümde tutuklunun duygu yitimi, hissizleşme, duyarsızlık, anormal davranışlara gösterilen anormal tepkilerin normalleşmesi duygu yoğunluğu bakımdan oldukça etkiliydi. Yakın arkadaşının ölümünün ardından ölüye ait ayakkabı, kıyafet, ayakkabı bağı bile paylaşım konusu oluyor; ölünün hemen yanıbaşında hınç alırcasına bir lokma kuru ekmeği çiğniyebiliyor diğer tutuklular.. Demiryolunda çalışan yazar bilmem eksi kaç derecede toprağın donmasından beton gibi işlenmez durumunda soğuk, açlık hastalık karşında kendi korumak için seçtiği yol: Eşiyle yaptığı düşsel sohbetler.. Eşinin sağ olup olmadığını bilmeden yapılan düşsel sohbetler.. Sohbetler aracılığı ile umut ve cesaretini canlı tutuyor. Çünkü sevgilisinin hayalindeki varlığına hiçbir şey dokunamazdı. İçsel dünyadaki bu yoğunlaşma kişiyi derin boşluk ve terk edilmişlik hissinden kurtaran tek anlamlı duyguydu. Okurken duygu yoğunluğu yaşadığım bir bölümdü ilk bölüm. Umut ve cesaretini canlı tutma oyunu tutuklu arkadaşları ile de oynayarak ruhsal olarak bağışıklık kazanmak anlamında bir tür terapi yapar yazar. Viktor Frankl’ın acıya bakış açısı: Hayal edebileceğimiz en zor şartlar altında bile insan hayatta anlam bulabilme gücüne sahip midir? Viktor Frankl’a göre çekilen acı anlam içeriyorsa yaşam da gerçek bir anlam içeriyor demektir. Yani aslında çekilen acılar görecelidir ve önemli olan acının büyüklüğü değil; acıyı çeken için ne ifade ettiğidir. Hayatta çektiğim acılar yaşadığım hayata değer mi? Bir anlam yüklediğimiz acı, artık acıdan çok anlamı simgeler ve hayatımızı geleceğe taşır. Acıya yüklenen anlam hayatın bu acıya deyip demediğini simgeler. İnsan nihai anlamda kendisini belirleyen bir varlıktır. Olduğu kişiyi kendisi yaratır. ***İnsan, onurunu bir toplama kampında bile koruyabilir. Dostoyevski bir keresinde şöyle demişti: “Beni korkutan tek bir şey var: Acılarıma değmemek.” Kamptaki davranışları, acıları ve ölümleri, son içsel özgürlüğün kaybedilemeyeceği gerçeğine tanıklık eden şahitlerle tanıştıktan sonra, bu sözler sık sık aklıma geliyordu. Bu insanların çektikle­ri acıya değdikleri söylenebilir; acıya katlanma yolları, gerçek bir içsel başarıydı. Yaşamı anlamlı ve amaçlı kılan şey de, insanın elinden alınamayan işte bu ruhsal (tinsel) özgürlüktür.*** ***acı, bir özverinin anlamı gibi, bir anlam bulduğu anda acı olmaktan çıkıyor. **GENEL İLKELERİYLE LOGOTERAPİ Logoterapi nedir? Yazarın kendi deyimiyle küçük bir pasaj.. Viyana’daki büroma gelip “Söyleyin doktor, siz psikanalist misiniz?" diye soran Amerikalı bir doktoru anımsadım. Ona, “Tam anlamıyla psikanalist değil; ama psikoterapist diyelim,” diye karşılık vermiştim. Bunun üzerine soru sormayı sürdürdü: “Hangi ekolü savunuyorsunuz?” Ben de ‘Kendi teorimi; adına logoterapi deniliyor," diye yanıtladım. ‘Bana bir cümleyle logoterapinin ne olduğunu anlatabilir mısınız7’ diye sürdürdü konuşmasını, "En azından psikanalizle logoterapi arasındaki fark nedir?” “Evet,” diye karşılık verdim, “Ama her şeyden önce bana bir cümleyle psikanalizin özünün ne olduğunu anlatabilir misiniz?" dedim. Şöyle yanıtladı: “Psikanaliz sırasında, hastanın divana uzanıp, bazen söylenmesi hiç hoş olmayan şeyleri anlatması gerekir.” Bunun üzerine şu açıklamayı yaptım: “Logoterapide ise hasta dik oturabilir, ama bazen duyulması hiç hoş olmayan şeyleri duyması gerekir.” Logoterapi daha çok gelecek üzerinde, yani hasta tarafından gelecekte yerine getirilecek anlamlar üzerinde odaklaşır. Logoterapi anlam merkezli bir psıkoterapidir. **Ama mutluluk aranmaz; ortaya çıkması gerekir. İnsanın, “mutlu olmak” için bir nedeni olmalıdır. Bu neden bulunduktan sonra mutluluk otomatik olarak gelir. Hasta bu terapide kendi hayatının anlamını kendi bulmalıdır. Varoluş felsefesi ve varoluşçuluk akımı ile ilgilenen yazar hayatın taşıdığı anlamın her birimiz için benzersiz olduğunu ve bizimse bu benzersiz olan anlamı keşfetmemiz gerektiğini vurgular. Yazar, kitabında logoterapi aracılığıyla hayatımızın anlamını keşfetmemiz için üç farklı yol sunmaktadır. Birinci yol, bir eser yaratarak veya bir iş yaparak anlamın keşfedilmesi İkinci yol, bir şey yaşayarak ya da bir anlamla etkileşerek anlamın keşfedilmesi Üçünü yol ise kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirmeyi içeren yaklaşım Acılarımıza değen bir yaşam şeklini seçtiğimizde çok uzun yıllar sonra da hayatımız ve geçmişimiz bizim için çok fazla anlam ifade eder, der yazar. Acılarımıza değen bir hayat gurur duyulası bir hayattır. TRAJİK BİR İYİMSERLİK TARTIŞMASI Bu bölüme yazar şu şekilde giriş yapar Trajik bir iyimserlikten ne anladığımızı soralım ilk önce kendimize. Kısaca bu, insan varoluşunun (1) acı, (2) suçluluk, (3) ölümle tanımlanabilecek yanlarından oluşan ve logoterapide “trajik üçlü” adı verilen şeye karşın, insanın iyimser olduğu ve böyle kaldığı anlamına gelir. Bütün olup bilenlere karşın yaşama evet demek nasıl olası olur? Soruyu başka terimlerle ortaya koyacak olursak, yaşam, trajik yanlarına karşın, potansiyel anlamını koruyabilir mi? “Her şeye karşı yaşama evet demek," yaşamın, her koşulda, hatta en kötü koşullar altında bile potansiyel olarak var olduğunu varsayar. Yani trajedi karşısında ve olabilecek en iyi insan potansiyeli açısından iyimserlik, her zaman için, (1) acıyı bir insan başarısına dönüştürmeye (2) suçluluk hisseden kişinin, kendisini daha iyiye yönelik olarak değiştirme fırsatım kazanmasına (3) yaşamın geçiciliğinden, sorumlu bir tavır almaya yönelik girişim gücü kazanılmasına olanak vermektedir. Kitabın içeriği hakkında bir fikir oluştu sanıyorum. Son olarak.. Kitabın tamamını okuduğumuzda cevap bulacamız sorular şunlardır.. Anlam hayatın neresindedir? Anlamı içimizde mi aramalıyız? Anlam bizim dışımızda bir yerde ya da kendimizden başka bir insanda bulunabilir mi? Hayatının gidişatını değiştiremeyeceğinin farkında olan insan için de hayatın bir anlamı olabilir mi? ***Her kim ki hala yaşıyordur, o halde umutlanmak için bir sebebi vardır " dedim. Sağlık, aile mutluluk,mesleki beceriler, servet, toplumdaki konum... Bunların her biri yeniden kazanılabilir ya da tamir edilebilirdi. Sonuçta kemiklerimiz hâla tamdı. Başımıza gelenler bizim için gelecekte kıymetli olacaktı. Nietszche ' den alıntı yaptım: (Beni öldürmeyen şey, güçlendirir.) Hayatın her koşulda, en sefil koşullarda bile potansiyel olarak anlamla dolu olduğu gibi her insanın değeri de onunla kalır. Kalır çünkü bu değer geçmişte yerine getirdiği değerlerle ilgilidir ve bunun, bugün gösterdiği yararlılıkla ilgisi yoktur. Kesinlikle ertelenmeden okunacaklar listesinde olması gereken bir olduğunu belirtiyorum. Sevgi “Beni kalbine mühürle, sevgi, ölüm kadar güçlüdür." Ve inanç "Daracık hücremden Tanrı'ya yakardım, o da bana özgürlükle yanıt verdi.” Keyifli okumalar dilerim.
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Okuyan Us Yayın · 202335,1bin okunma
··
15,6bin görüntüleme
Meryem Erözcan okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık çok ayrıntılı ve güzel olmuş. Okuma listeme ekledim:)💐
Sevgican okurunun profil resmi
Meryem Erözcan
Meryem Erözcan
Viktor E. Frankl
Viktor E. Frankl
Yazarın hayatı hakkında bir bilgim olmadığı için uzun süre Kişisel Gelişim kitabı imiş gibi erteledim kitabı okumayı.. Sonra takip ettiğim okur arkadaşların alıntılarını yakından görünce okumaya karar verdim. Yazar o kadar trajediden sonra " Her şeye karşın yaşama evet" diyorsa kulak vermek lazım. Şimdiden iyi okumalar dilerim arkadaşım:) 📚🌼
1 sonraki yanıtı göster
Hazal GÜL okurunun profil resmi
Herkesin okuması gereken bir eser. İnceleme harika olmuş, kaleminize sağlık.
Sevgican okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Bence de okunması gereken kitaplardan.🍀
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.