Mavi Kadar! Değerli okurlar eserin ismi bile, bana huzuru çağrıştırmakta! Renklerde mavi ve yeşilin insan ruhunda açılan kapanması zor, derin yaraları iyileştirdiğini okumuştum. Ayrıca ismini anımsayamadığım bir kitapta, şehzade eğitmekle mükellef olan Lalanın, şehzadenin eğitim aşamasında, suyun ve yeşilliğin bol olduğu alanlarda tefekküre zorladığını hatırlıyorum. Yazar bu iki ortamın da, ruhu dinlendirdiğine dem vurmuştu.
Eserde de mavi renk, sevginin derinliği ile özdeşleştirilmiş. Bir yanda kalbi, yabancısı olduğu duygularla dolup taşan Miranaz. Diğer tarafta kalbi kırık, karşı cinse karşı inancını kaybetmiş Deniz. İlerleyen satırlarda bu ikilinin yolları bir şekilde kesişiyor. Deniz güven sorunu yaşasın dursun, Miranaz derin sevgisi ve inancıyla Deniz'in yaralarını sarmaya devam etsin! Ne zamana kadar...Ta ki Deniz hem ruhsal, hem de fiziksel olgunluğa kavuşuncaya dek!
Meyrem Karadeniz, site vasıtasıyla tanıma fırsatına nail olduğum bir yazar. Öncesinde ne yazarımızın, ne de eseri hakkında herhangi bir malumatım yoktu. Hal böyle olduğu halde, eseri okumamı sağlayan en büyük etken, okur arkadaşım olması ve yazar kimliğine karşı duyduğum sonsuz saygıdır.
Meyrem Hanım'ın eserinde yaratmış olduğu dünyayı sevdim. Düşüncelerinin yansıması, okur nezdinde aydınlatıcı. Özellikle yazarımızın yaşama dair deneyimlerini içeren betimlemeleri, tek kelime ile özetleyecek olursak muhteşem! Keşke gerçek yaşamda Miranaz gibi, saf bir teslimiyetle bozuk ve çarpık düzeni de iyileştirebilsek! Ama iyi ve kötü mizaçlı insanların bir arada, var olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bazılarımız ideallerimizde toplumun menfaatine yönelik eğilimlerde bulunsak ta, bazılarımız da bir o kadar şahsi çıkar ve menfaat peşinde. " Ne kopardık kâr. " mantığı almış başını, gitmekte!
" İnsan elinde ne illet var ki, dokunduğunu değiştiriyor, kendiliğinden iyi ve güzel olan şeyleri bozuyor. İyi olmak arzusu bazen öyle azgın bir tutku oluyor ki, iyi olalım derken kötü oluyoruz. Bazıları der ki, iyinin aşırısı olmaz, çünkü aşırı oldu mu zaten iyi değil demektir. Kelimelerle oynamak diyeceği geliyor insanın buna. " der, Montaigne.
İşte böyle çelişkili sadakat arzuları içerisinde olan, okurların eseri okumalarını tavsiye ederim. " Mânâ sözün altında gizlidir. " derler. Hakikaten de, görünen bazen bir yanılsamadan ibaret olabilir. Ama görünenin altında yatan, işte odur bizi kurtuluşa ve refaha erdiren.
Eser de sıklıkla yazarımızın bilinç akışının izlerine rastlayacaksınız. Hal böyle olunca da yazarın gizli kalmış dehlizlerindeki deneyimler, anlatım ve yazım dili eşliğinde gün yüzüne çıkarak okura bir nevi tecrübe kaynağı görevini üstlenmekte. Olay örgüsü üniversite, arkadaşlar ve aile arasında sınırlı kalmış olabilir.
Ama yazarımızı tanımak ve anlamak adına, esere bir şans verin! İnanın ki, okumazsanız bir şey kaybetmezsiniz ama eğer okursanız yazarımızın kurgu üzerinden okura yansıttığı deneyimlerinden feyz alabilirsiniz...