Gönderi

Eflâtun'un mağara metaforundan karanlık-aydınlık, gölge-hakikat, zincir-özgürlük ve korku-kurtuluş temaları üzerine kurulmuş olması dikkat çekicidir. Müteakip yüzyıllarda Müslüman düşünürlerin Kur'ân'dan mülhem olarak sıkça başvuracağı aydınlık-karanlık (nur-zulüm) sembolizmi, hakikati ancak aydınlığa kavuştuğumuz zaman kavrayabileceğimizi ima eder. Bir şeyin gölge mi hakikat mi olduğunu da yine bu nur/ışık sayesinde anlayabiliriz. Bütün idrak melekelerimiz açık bile olsa zifiri karanlıkta bir şey görmemiz mümkün değildir. Etrafımızdaki varlıkların ayırdına varabilmek için ışığa ihtiyacımız vardır. Hakikati olduğu gibi görmek demek, onun ışığını idrak etmek demektir. Bu mânâda, bakmak anlamına gelen "nazar" ifadesi, pasif bir eylemi değil, aklî bir idrak sürecini ifade eder. Nazarî yani teorik ilimler olarak ifade ettiğimiz bilgi alanları da salt zihinsel kurgular değildir ve olguların ve hakikatin çıplak gözle görülmesine atıf yapar. Nitekim Yunanca kökenli theoria kelimesi de bakmak anlamına gelir. Baktığımız şey, kendini bize takdim eder. Varlığı ve gerçekliği hakkında bize mesajlar verir. Nazar etmek, anlamak için bakmak demektir. Nazarî/teorik yaklaşımın amacı eşya hakkında zihnimizde kurgular oluşturmak değil, varlıkların anlamına ilişkin bir bilinç geliştirmektir. Öyleyse teorik düşünce sadece edilgen, soyut ve zihinsel bir süreç olmaktan ziyade varlıkların gerçekliğine ilişkin bir idrak çabasıdır. Düşünmek, eşyanın hakikatine nüfuz etmek için karanlıktan aydınlığa çıkmaktır.
Sayfa 34
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.