Gönderi

Akıbetinin Sultan Galiyev gibi olacağını fark eden Zeki Velidi, Bolşevik yöneticilere mektuplar yazarak ortadan kayboldu. Daha sonra Türkistan'a geçti ve millî mücadeleye katıldı. Bu arada Türkistanlı sosyalist aydınlar tarafından kurulan Sosyalistler Tüdesi'nin kurulmasında rol oynadı. Bu fırka daha sonra Erk Partisi ismini alacaktır. 1920 yılı sonlarında, Türkistan Millî Mücadelesi’ni yürüten farklı düşüncedeki grupların bir araya gelerek kurdukları Orta Asya Müslümanları Milli Avami İhtilâl Cemiyetleri İttifakı'nın başına getirildi. Basmacılık hareketinin büyük ölçüde gerilemesi üzerine Türkistan dışına çıkmaya karar verdi ve 1923 yılında, İran üzerinden Afganistan'a geçti. Bazı cemiyet üyeleriyle birlikte Afganistan'da bir süre çalıştıktan sonra Hindistan ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya gitti. Zeki Velidi'nin bizzat kendisi tarafından yazılan Sosyalistler Tüdesi'nin 9 maddelik programı, bir anlamda, o yıllardaki siyasi görüşlerinin bir özeti gibidir. Bu programın ilk maddesinde toprağın, suyun, yeraltı ve yer üstü zenginliklerinin devletleştirilmesi ve kolektivizasyonu prensibi getirilmektedir. Türkistan'da göze görünür bir sanayileşme olmadığı için işçi sınıfı yok denecek kadar azdır ve nüfusun büyük bir kısmı köylülerden oluşmaktadır. Bu nedenle Sosyalistler Tüdesi, ziraat alanında çalışan köylüleri, proleter sınıfı oluşuncaya kadar, toplumun dinamik unsuru olarak kabul etme eğilimindedir. Türkistan'ın bağımsızlığını kazanması ve hürriyete ulaşması, ancak, bu sınıfın kendi hukuku için mücadele etmesiyle mümkün olacaktır. (m.3) Memleketin yönetimi sosyalizm prensiplerine göre olacaktır ve bu bağımsız demokrat cumhuriyetin asli görevi, çiftçi sınıfının da engelsiz bir şekilde çalışmasını ve gelişmesini sağlamak olmalıdır . (m.4) Din ve devlet işleri birbirinden ayrılmalıdır. Son maddede ise Türkistan Sosyalistler Tüdesi’nin, ezilen sınıfların ve sömürülen milletlerin hakları için mücadele prensibini benimsemiş bir sosyalist enternasyonale katılabileceği belirtilmektedir. Avrupa'ya geldikten sonra kurduğu ilişkilerin niteliği ve Türkiye'ye gittikten sonra yaptığı çalışmalar, Zeki Velidi'nin daha uzun bir süre bu görüşlere bağlı kaldığını göstermektedir. 1926 yılında İstanbul'da, bu programın maddelerini daha geniş bir şekilde ve muhtemelen o sırada geçerli dünya dengeleri doğrultusunda, yeniden yorumlamış ve son şeklini vermiştir." Sosyalizmin Rusya'daki uygulamasının dönüştüğü kanlı ve totaliter düzeni yakından tanımış ve Avrupa ülkelerindeki sistemlerle karşılaştırabilmiş bir insan olmasına rağmen, 1926 yılında bile, Sovyet sistemini ortaya çıkaran felsefenin temel ilkelerini savunuyor olması gerçekten çok ilginçtir.
·
136 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.