Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Her kuvvetli his gibi, tereddüt de insanı öldürebilir,
* Bir insanı tamamıyla tanımak için bazen asırlar bile yetişmez; kâfi derecede tanımak için bazen bir an bile yetişir. Cumhuriyetiyet dönemi Türk edebiyatı yazarlarından olan Peyami Safa yı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Madmazel Notaya nın Koltuğu ve Yalnızız romanlarında tanıyoruz daha çok.. Gazeteci kimliğinin yanı sıra yaşamı ve fikrî hayatındaki değişimlerini eserlerine de yansıtmış gibi görünüyor. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji üzerine etkileyici makaleler yazmıştır. Yaşamı yoksulluklar ve sürekli hastalık halleri içerisinde geçen yazar, okula doğru dürüst gidememiş; kendi kendini yetiştirmiş, yaşamını kalemiyle kazanmıştır. Romanlarında olaylardsn ziyade, psikolojik çözümlemelere yer verir. Ayrıca fransızcaya, fransız gramer kitabı yazabilecek kadar hakimdir . İlk dönemlerinde edebi nitelikli eserler verirken, daha sonra geçim sıkıntısı ile sanat değeri olmayan romanlarında " Server Bedi " takma adını kullanak, romanları dışında fıkra, makale, öyküleri türü eserler ortaya koymuştur. Eserlerini okuyanlar eserlerinde derin psikolojik unsurlar, felsefi yaklaşımlar barındırdığı ayrıca doğu batı sentezi, modem- geleneksel karşılaştırması yaptığını görür. Bir Tereddüdün Romanı' na gelince .. *Ve düşündü ki en afâkî zannettiğimiz romanlar bile, muharririn ruhunu muhayyel kahramanlar vasıtasıyla aksettiren bir otobiyografiden başka bir şey değildir. Roman kahramanları Mualla Hanım Vildan Hanım Ve Muharrir, anlatıcı Bu eserde fazlasıyla yazarın kendisi romanın baş kahramanıymış hissine kapılıyoruz. Yazarı az çok tanıyanlar, dünya görüşünü bilenler eserlerine yansıttığını görebilir. Roman içinde roman okuyorsunuz. Böyle bir kurgusu var eserin.. Musalla Hanımın " Bir Adamı Tanımak" romanından bir bölüm okuyorken eser başlar. Tereddüt ilk olarak burada kendi gösterir. Mualla romanı okumalı mı , bitirmeli mi.. yarım mı bırakmalı gibi.. Buhran geçiren bir adamın hikayesidir okuduğu.. Merak bakımından okumak istiyor, ama ruhen de olumsuz etkileniyor. Bir Adamın Tanımak da yazar bir ölüm kalım meselesiymiş gibi bir adamın (Bu aynı zamanda eserin kahramanı oluyor.) buhranını anlattığı satırlar gerçekten o buhranı okuyucuya geçiyor. O hasta adamı öyle anlatmış ki ızdırabını, acısı, ağrılarını siz hissediyormuş gibisinizdir aynılarını... Peyami Sefa eserde geleneksel aile ile modern aile karşılaştırması yapar. “Asrî aile” terkibinden nefret ediyordum. *Yalnız ailenin asrîsi olamaz. Binlerce senelik mazisi olan bu müessese, radyo veya çarliston gibi yeni bir buluş değildir ki... Asrî bir dans salonu, asrî bir kadın, perukâr, asrî bir bar anlaşılır şeylerdir; asrî bir aile? Hayır! Asrî namaz, asrî kıble ve asrî imam olamayacağı gibi. *Eski ailelerin büyük bir kusurları vardı: Kapalı olmak; eski ailelerin büyük meziyetleri vardı: Gene kapalı olmak. Bu kapalılık onların zihinlerini kapamak suretiyle bir kusur, fakat seciyelerini muhafaza ettirmek itibariyle bir meziyet oluyordu. Yeni ailelerin de büyük bir meziyetleri var: Açık olmak; büyük bir kusurları da var: Gene açık olmak. Bu açıklık onların zihinlerini açmak suretiyle birer meziyet, fakat seciyelerini bozmak suretiyle birer kusur oluyor. O halde, bugün için mükemmel bir zevcenin vasıflarını tayin etmek kolaylaşıyor: Eski ailelerin kapalı ahlâkî terbiyesiyle yeni ailelerin açık fikrî terbiyelerini haiz bir genç kız. Evlilik ile ilgili bir takım görüşlerini ifade eder. Her konuya zıttıyla değerlendirme dikkat çeker *İzdivaçta da ideal bir terkip yoktur. Her türlüsünde de faydalarını ve mahzurlarını görecek kadar realist olalım. “Evleniniz, çocuğum... İçinde yalnız yaşanan odaların sessizliği ne kadar derindir ve ne kadar korkunç! *Yalnızlık korkusunun bu ezelî edebiyatına karşı can sıkıcı beraberliklerde hissettiğimiz tek başına kalmak ihtiyacını metheden edebî haykırışları da unutmamak lâzım.. *Her meselede iki zıt kutup arasında çırpınan insan ruhunu tereddütten harekete geçirmek için, kendime yeniden istikamet vermek mecburiyetinde olmak hoşuma gidiyordu. İlerleyen bölümde Mualla Hanım ile tanışır ve onu evlenmek için ideal bir eş olarak görür. Nedenine gelince... Mualla Hanım eski ailelerin kapalı ahlâkî terbiyesiyle yeni ailelerin açık fikrî terbiyelerini haiz bir genç kızdır. Mualla Hanım da evlilik konusuna tereddütlü yaklaşır. Müspet cevap vermez. Karar için zaman ister. Yazar burada evlilik ile tereddüt konusunu da şöyle açıklıyor.. *Eğer insanları evlenmekte tereddüde sevk eden şey bedbaht olmak korkusu ise bende böyle şey yoktu; çünkü hiç bir hareketimin gayesinden tam bir saadet beklemiyordum. Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ıstırapla ödediğimizi bildiğim için, hiç bir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felâketten korkmuyordum. Bunun ikisi de imkânsızdır. Çünkü ruhî varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat! İnsan, çektiği ıstırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır. *İnsan, çektiği ıstırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır. *Hepimiz kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz ve bu hususta bir dilenci bir milyarderden farksızdır. Evlenmek insanı yalnızlıktan kurtarıyor mu? *Bazen kalabalıkların ortasında, tek başına kaldığımız vakitlerdekinden fazla yalnız değil miyiz? Öyle zamanlarda kendimizle bile baş başa kalamıyoruz ve bunu yapabilmek için dağ başları arıyoruz. * ..alelâde refahımızı temin eden paranın fazla kısmı gururumuzu tatmin içindir. Vildan Hanım yazarın eserlerini okuyan Avrupa dan gelmiş okuyucudur. Vildan Hanım romanda Batı'nın yüzü gibi .. Ciddi ruhsal problemleri var . Hile ile samimiyet arasında, ölümle hayat arasında gelgitler yaşıyor. Ve yazar ile aralarında başlamış ama bitmemiş hastalıklı bir ilişki söz konusu.. *“Yalansız hiç bir kadın meselesi halledilemiyor.” Ayrıca yazar bu bölümde aile, milliyet duygusu, beşerî alâkalar üzerine kendi görüşlerini aktarmış okuyucuya.. ***Yıkılıyor, her şey yıkılıyor, diyorum. Yıkılmıyor, sallanıyor. Her şey, başkalaşmak üzere, yerinde kalacak. Her şey: Aile, milliyet duygusu, beşerî alâkalar, her şey. Giden nedir, biliyor musun? Kökleri yurdunun toprağından kopmuş, sadece millî duygularını kaybetmiş “deracine”ler. Pierre Loti’nin “Desenchante”leri, Andre Gide’in veya Oscar Wilde’ın ahlâksızlıkları, bütün o harpten evvelki ve sonraki züppe dünya edebiyatının kahramanları, bütün o hiç bir şeye inanmamayı bir ibadet ve bir süs yapan, spontane bir değişmeden başka hiç bir şeyi hakikat olarak kabul etmeyen ve ruh azabını “vice” olarak taşıyan münevver cici beyler ve hanımlar, onların Bodleryen edebiyatı ve Niçeen felsefesi gidiyor ve yerine Karl Marks’tan büsbütün başka bir insan tipi gelecektir. Kimsin sen? Ben senin ve sizlerin birer casus olmanızdan şüphe ediyorum. Çünkü birer “deracine”siniz, “desenchante”siniz, itiraf ediyorsunuz. Bütün içtimaî ve beşerî bağların bir anda kopması için bu şüphemiz kâfidir. Bir insanın her fenalığa muktedir olabileceği yerde cemiyet iflâs etmiştir. Böylece bir sarsıntı devresi geçiriyoruz. Ve kadınlar ile ilgili görüşleri... Bu bölümde yazar kadınlar ile ilgili görüşlerini de ifade eder. *Kadının ebediyeti zekâsında değil, rahmindedir. *bu senin ve sizin kabahatinizden ziyade, tesiri altında kaldığınız Avrupa fikriyatının züppeliğine ait bir şaşkınlıktır. Klâsik memelerden süt emmeyen bütün fani yeni cereyanlar, senin gibi milyonlarca kurban veriyor. Analığa karşı hürmetsizliğimizin cezası, aynı zamanda, hem tabiattan, hem de cemiyetten geldiği için iki misli dehşetli olacaktır. Onun için, ben sana derim ki, saadetin ve idealin ve her şeyin karnındadır. Daima olduğu gibi kâinatı senin karnın idare edecektir. Bilmem ki bana hak veriyor musun? ** Yeni kadınların çoğu ana olmağı zarafete mugayir bir şey sayıyorlar ve çocuk viyaklamasından nefret ediyorlar. Sen de onlardan değil misin? Fakat bu nihayetsiz bedbinliğin nereden geliyor? Kadının ebediyeti zekâsında değil, rahmindedir. Yeni kadın, yaratıcılığın merkezini şaşırmıştır. Senin ümitsizliğin buradan geliyor. Pirandelli mütercimi değil, bir çocuk anası olarak ebedîleşebilirsin.. **Bir kadın için bu akim yaşamaktır. Doğurma sancısı çekmeyen kadın hayat şiddetinin evcine varmış değildir. Eserde dil problemi var. Ancak sayfanın hemen altında eski kelimelerle ilgili bir sözlük bulunuyor. Sorun olmaktan çıkıyor bu şekilde.. Son söz Eşsiz kıvraklıktaki psikolojik tahlillerle karakterlerini ve okuyucularını insan tabiatının birbirine en zıt hallerinde dolaştıran bir romandır. Kitabın teklifler, tehditler, tehlikeler ve ihtimaller arasında bocalayıp duran romancı kahramanı sanki yazarın kendisidir. Ferdin tereddüt karşısındaki dramını ele almıştır. “Ne ret, ne kabul: tereddüt. Savunduğu görüş ne olursa olsun, hayata ve insana dair öğrenilecek çok şey var eserlerinde. Çok çok beğenerek okudum. Meselelere çift yönlü yaklaşımı, tarzı, üslubu sanatkârca.. Kesinlikle tavsiye ederim. *Fakat ben hayattan bahsediyorum, hayattan! Her şeyi bahsedelim, anlayalım, peki; fakat yaşayalım, yaşayalım. İyi okumalar
Bir Tereddüdün Romanı
Bir Tereddüdün RomanıPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20207,1bin okunma
··
3.531 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Miss Nobody okurunun profil resmi
Beğenmenize mutlu oldum. Kaleminize sağlık hocam😌😌
Sevgican okurunun profil resmi
Mümkün mü beğenmemek.. Ne Yok ki içinde psikoloji, felsefe, dünya görüşü, edebiyat* ... Sırada Madmazel Noraya nın Koltuğu Ve Bir Akşamdı var. Az biraz sonra:) Teşekkür ederim Miss Nobody.. 🌌
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.