DİPÇE :
Jünger, üzerine 20.yüzyılın tozu dumanı ve tüm kederi sinmiş bir yazar. Bizzat deneyimlediği savaşların, siyasi değişimlerin ve çekişmelerin, fikirsel ve kişisel kayıpların çöküşünün kederidir bu.
Eumeswil bir kaledir metafor olarak da yönetim biçimini, erki tiranlığı sembolize eder.Distopik kalede iktidar ve muhalefet mensupları ile kale halkı karakterize edilir.
Kaledeki “Luminar” adı verilen aygıtla dünya tarihi izlenir.İzlenme esnasındaki zaman geçişleri ile şekillenen eserde iktidarı içselleştirmeyen fakat bir şekilde otoritenin varlığını da isteyen bir anarkın, tarihçi Venator'un görüşlerini takip ederiz.
Bu yönüyle evrensel boyuta taşınan eser, tiranın,anarşinin veya gözlemci halkın ne kadar tanıdık olduğunu göstererek, kaçacak bir orman arayışına sürükler okuru.
Ve Jünger der ki:
"Dünyanın ruhu bazen korkunç bir Procrustes'e dönüşüyor gibi görünüyor."
Belirlenen kalıpların dışındaki her şeyi iğdiş etmeyi, standart bir yapıya kavuşturmayı hedefleyen sistemin korkunçluğu, emeği ve duyguyu yok sayan birilerinin erkinde yaşamaya zorlanan insan, procrustesun karşısında sessiz bir yok oluşa gidecektir.
Eumeswil'in kahramanını (ki Jüngerin yansımasıdır) sessizce sahneden alan bu ruhtur.
Her okuduğumda soğuk üslubuna tutulduğum yazarın Eumeswil'inde, onun içine girdiği kalelerde gördükleri ve seyirci kalmak zorunda olduklarıyla Jünger'in kederli hüznünü hissettim. Kitap çok derin ve bilinçli bir okuma gerektiriyor siyasi tarihe hakimiyet gerektiriyor bu anlamda yetkin bir okumanın kıyılarında dolaştığımı düşünüyorum.
Askerî ve siyasi argümanların farkındalığı ile okuma keyfinin yükseleceği bir eser olduğu için
ilgilisine tavsiye ederim.
Esen kalın.