Gönderi

176 syf.
8/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Okuma çemberimizde @kitaplarlayolculukvehuzurr Fatoş’un seçimi #gece ile karşınızdayım. Ellie Wiesel’in kendi hayatını konu alan bu kitapta 2. Dünya Savaşı dönemine konuk oluyoruz. Ellie Wiesel 30 Eylül 1928 yılında Romanya’da yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Henüz 16 yaşındayken Nazilerin zulmüne maruz kalır. Hayatları bir gün içinde değişir, 1944’te ailesiyle birlikte Auschwitz- Birkenau Toplama Kampına gönderilir. Annesi ve kızkardeşleri ile ayrı yerlere gönderilir fakat babasından kopmamak için elinden geleni yapar kısmen başarır da. Orada yaşadıkları öyle zor anlardır ki, nasıl dayanabildiğini söylemeye kelimeler yetmez. 1944 yılının sonlarına doğru babası ile birlikte Buchenwald Toplama Kampına gönderilir. Buranın da Auschwitz- Birkenau’dan kalır yanı yoktur. Bir parça ekmek için sabahtan akşama kadar ağır işlerde çalışır, hayatta kalabilmek için gücünü kaybetmemesi gerekmektedir ama bunu bir parça ekmek ile nasıl başaracaktır? Konu olarak o kadar dokunaklıydı ki, yazarın kendi yaşadıkları olmasından dolayı üzüntüm daha da arttı. Tüm bu acılara dayanmak, dayanamayan arkadaşlarını ölüme göndermek. Günün birinde ailesinden bir kişiyi görebilmek için umut beslemek… Tüm bu Soykırımı yaşayanlar bunun gerçek olabileceğine, insanların buna göz yumacağına hiç inanmamışlardır. 21. Yüzyılda bunların gerçek olması onlara imkansız gelmiştir. Ama ne yazık ki gelişen teknoloji, bilim, sanat- kültür insanlığın önüne geçememiştir. Hâlen daha devam eden savaşlar var, kocaman dünya da mutlu mutlu yaşamak varken insanlar hırslarının, paranın kurbanı oluyorlar. Dilerim tüm bu zulmün gereksizliğini, acısını bilen insanlarla çevrilir dünyamız. #alıntı El titremeden, kalp sonsuza dek parçalanmadan bunlar nasıl hatırlanabilir? Koca bir toplumu mu yok edecekti? Onca ülkeye dağılmış bir halkı? Milyonlarca insanı? Hangi imkanlarla? Hem de yirminci yüzyılın ortasında! Gece. Kimse gecenin çabuk geçmesi için dua etmiyordu. Yıldızlar bizi parçalayan büyük ateşin kıvılcımlarından başka bir şey değildi. Bir gün bu ateş söndüğünde gökyüzünde sönmüş yıldızlardan, ölü gözlerden başka hiçbir şey kalmayacak. Suratımı çimdikledim: Hâlâ yaşıyor muydum? Uyanık mıydık? İnanamıyordum. Nasıl oluyor da insanlar, çocuklar yakılıyor ve tüm dünya susuyordu? Ama ben ona bu yüzyılda insanların yakıldığına inanmadığımı, insanlığın böyle bir şeye asla izin vermeyeceğini söyledim… Her adımda üzerinde siyah kafatası olan beyaz bir pankart bize bakıyordu. Bir yazı: “Dikkat! Ölüm tehlikesi.” Acı bir alay: Burada ölüm tehlikesi arz etmeyen tek bir yer var mıydı?
Gece
GeceElie Wiesel · Koridor Yayıncılık · 20151,492 okunma
·
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.