Gönderi

Terrence Sejnowski
Bugün vücudumdaki moleküllerin çoğu çocukken sahip olduklarımdan farklı olduğu halde, çocukluğumu hatırlaya bilme yeteneğim beni hayrete düşürüyor. Beynimi oluşturan moleküller durmaksızın yeni üretilenlerle yer değiştiriyor. Bu moleküler hareketliliğe rağmen, 50 yıl önce yaşadığım yerlere dair anıları ayrıntısıyla dökümleyebiliyorum; bunlar şimdiye kadar hiç sayıp dökmediğim, ama kolaylıkla doğrulanabilecek anılar. Anılar beyin hücrelerinin içindeki yerlerine sürekli yenileri gelen-moleküllerde gerçekleşen değişimler olarak depolanıyorsa, bir anı nasıl olur da 50 yıl boyunca değişmeden kalır? Benim tahminime göre, eski anıların substratları hücrelerin içinde değil, dışında, yani hücre dışı alanda yer alıyor. Bu alan boş değil, aksine hücreleri birbirine bağlayan ve şekillerini korumalarına yardımcı olan dayanıklı bir madde matrisi ile dolu. Tıpkı yara dokusu gibi, bu matris de zor çözünüyor ve yerine yenisi gelse dahi bu çok yavaş gerçekleşiyor. (Böylece cilt hücrelerinin yıllar boyu yenilenmesine rağmen vücudunuzdaki yaraların neden fazla değişmediği de anlaşılmış oluyor). Önsezim, motor sinirler ile kas hücreleri arasındaki kavşak üstünde yapılan bir klasik deneyler serisine dayanıyor. Sinir-kas (nöromüsküler) kavşağı aktive edildiğinde kas kasılır. Kası aktive eden sinir ezilirse, kavşakta yeniden sinir lifi gelişir ve özel bir sinir terminali oluşturur. Aynı şey kas hücresi ölse dahi gerçekleşir. Bu örnekteki temasın "anısı", kas-sinir kavşağındaki "bazal lamina" denen hücre dışı matris tarafından muhafaza edilir. Beyindeki sinapslarda yer alan hücre-dışı matrislerin de benzeri bir işlevi olabilir ve sinirlerin içindeki moleküllerin sürekli değişimlerine rağmen, onlar da bütünsel bağlanabilirliği muhafaza ediyor olabilirler. Hücre dışı matrisin uzun süreli anılardan sorumlu olduğunu nasıl kanıtlayabiliriz? Teoriye göre, hücre dışı matris hasar görürse, anıların da kaybedilmesi gerekir. Bu deney, ancak hücre dışı matrisin bileşenlerini seçici olarak degrade eden enzimler sayesinde veya moleküler genetik teknikler kullanarak bir veya daha çok sayıda kritik molekülü devre dışı bırakmak kaydıyla gerçekleştirilebilir. Eğer haklıysam, o zaman -bizi eşsiz bireylere dönüştüren- tüm anılarımız, beynin dış iskeletinde muhafaza ediliyor demektir. Hücre içi mekanizma, anıları geçici olarak saklıyor, hücre dışı matriste nelerin kalıcı olarak muhafaza edileceğine, belki de biz uyurken, karar veriyor. Kim bilir, belki günün birinde bu "anılar dış iskeleti"ni renklendirip, anılarımızın neye benzediklerini bile görebiliriz.
Sayfa 99
·
188 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.