Gönderi

487 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
28 günde okudu
Bir belgesel izlemiştim, orada bir adam anlatıyordu işte ne zaman bir kitap okumaya başlasam biliyorum ve diyorum " yine Marcel kadar iyi olmayacak". Hep bu şekilde kitaba başlıyorum diyordu. Ve anlatıyordu işte Marcel in neden bu kadar iyi olduğunu falan. Peki gerçekten ne var bu adamda? Yedi serilik kitabı olan yazarımızın daha 4. Kitabını okuduğum halde Tolstoy, Dostoyevski, Balzac vs. Yarışacak şekilde bende iz bıraktı. Şahsi görüşüm şu ki hayatımda bu kadar kendisine acımayan gerçekleriyle yaşayan ve bunu eserlerine de yansıtan bir yazar daha dünyaya görmedim. Kendimde öykü roman yazma denemelerinde bulunan biri olarak söylüyorum. Hani gerçekten Proust okuduktan sonra içimde roman yazma hevesim kalmadı. Çünkü adam bir romanın yazılacağı Max seviyeye ulaşmış. Bunu anca hem yazıp hem de okuyanlar anlayabilir. Yazarımız ın fikirleri de çok kuvvetli ve Bergson gibi Nietzsche gibi büyük filozoflardan etkilensede öyle fikir yapısı olarak ondan çok daha büyük çok daha bilgili yazarlar var tabi ama esas konu bu degil onun olayı gol atmak değil golü nasıl atmak. Eserlerinde her zaman sohbet içerisinde olacaksınız hiçbir zaman " ee şimdi ne olacak" diye değil zamana yaya yaya okumanız lazım öte yandan sıkıla bilirsiniz. Sodom ve Gomorra ya gelirsek biliyorsunuz işte Musevi kitaplar olsun mitoloji de olsun lanetlenen şehir... İşte bu şehirde her türlü kötülük olur tanrı burayı telef eder lanetler. Eserde Sodom ve Gomorra Paris olarak geçmektedir. Çünkü artık yetişkin bir birey olan Proust bu eserinde insanları bütün Çıplaklığıyla görmekte ve tiksinmektedir. Tiksindiği kişilerden başta da kendisi vardır. Ona göre doğru veya yanlış herkes birbirini anlayabiliyor ama Proust hep yalnız. Ve o dönem de böyle bir eseri yalnız embesil Proust gibi biri yazabilirdi. Otobiyografik bir roman olduğu kesin çünkü. Son olarak Proust un albertine e olan aşkına geleceksek herkes işte ayran gönüllü falan demiş ben buna katılmıyorum. Proust sevdiği kadını severken hayatı da seviyordu sadece kadını sevmiyordu ve kendisi de diyordu sorguluyordu sürekli gerçekten seviyorum mu bu kadını diye. Çoğu kişi Proust un sevdiği kadını aldattığından dolayı ayran gönüllü demiş belki haklılar da ama şu var Emile Zola nin germinal kitabında şöyle bir söz geçiyordu. " Eğer imkânlar olsaydı herkes aldatırdı." Ben buna inanıyorum. Şöyle düşünün bir erkeğin yanında yüzlerce kadın var ve bir diğer erkeğin yanında hiç kadın yok ve iki erkeğin de sevgilisi var siz bu durumda iki erkeksen de aynı sadakati bekleyemezsiniz... Bir köşeye geçin ve düşünün gerçekten sevmekle sadakat aynı şey mi? Öte yandan sevmek kendi için mi sevmek yani ego yoksa karşı tarafın mutluluğu için mi? Bana göre Proust sevdi ama hayatı da sevdi sadece kadını sevseydi o zaman ihanet etmezdi. Ama bunu yapan kaç kişi var ki? Özetlersek mükemmel bir yazar ve gerçekten kaliteli ama yavaş bir eser, klâsik eserleri okuduktan sonra okunacak kitap serisi diyebilirim... Keyifli okumalar...
Sodom ve Gomorra
Sodom ve GomorraMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,386 okunma
·
174 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.