Gönderi

162 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitabın arka kapağında, yazar İbn Tufyl’in Endülüs Granada da dünyaya geldiğini ve bir filozof, bilim adamı, hekim, şair olduğunu okuduktan sonra çok fazla düşünmeden aldım. Her ne kadar bugüne kadar İran ve Arap ülkelerinden çeşitli yazarların kitaplarını okuduysam da, her zaman Endülüs uygarlığını merak etmişimdir. Kitabın yaklaşık oyuz sayfalık ön sözünde gerçekten çok ilginç bilgiler ile karşılaştım. Maalesef kitapta çok fazla Arapça ve Osmanlıca kelimeler var ve sözlüğe bakarak okumak zorunda kalmak insanı çok yoruyor. Bu kadar zorluğa değer mi? Değer! Hayy bin Kazan’ın Avrupa bıraktığı etki inanılmaz, Thomas More, John Milton, Isaac Newton düşünürler ve Spinoza, Leibniz gibi çok özel fiozoflar sadece bir kaç tanesi. Kitap bir insanın (ilk insanın), kendini ve yaşadığı dünyayı anlamak için çabasını konu ediyor. Nereden, nasıl geldim, nasıl bir yerdeyim, çevremdekiler ne, ben ne işe yararım, doğum, ölüm nedir, nasıl olur, dünya ve kâinat nedir? sorularının cevaplarını vermeye çalışıyor. Kitapta geçen bazı İslam filozoflar Gazzali, Farabi, İbni Sina, ancak fikirlerin çoğunun çıkış noktası Aristoteles. Kitabı okumaya başlamadan muhakkak yanınıza bir sözlük alın. Neden mi? Şu cümleye bir göz gezdirin anlarsınız. Onlar için en önemli şey tevhit inancıdır, mücessimeye ilişkin en küçük bir ima ise onları çileden çıkarır. Bu sözde “tevhit “Allah’ın bir olduğuna inanma anlamına gelirken,” mücessime” Allah’ı cisim sayan, Allah’ın sıfatlarını cisimlendirmek anlamına gelmektedir. Konu, savaş öncesi kesilen hayvanların iç organlarına bakarak sonuç tahmin etmeyi bile anlamlandırırken, çamurdan insanın oluşumunun nasıl olabileceğine kadar derin. Dediğim gibi özellikle Arapça kelimeler insanı yoruyor ama gerçekten çok çok ilginç bir kitap. Bir berberi olan İbn Tümert, 1130'da mehdilik iddiasında bulunan bu şahıs Gazzali’nin sunni gelenekçiliğini Mağrip’e getirmiş. Saf bilgiyi kavrayıp idrak etmekten aciz olan avama Kuran’ın zahiri manaları dışında kalan hiçbir şey öğretilmemeliydi. Kitabın yazıldığı Orta Çağı’ın metafizik (doğa ötesi) -epistemolojik (Bilgi bilim) -ontolojik (Varlık bilim) öğretisi, ruh-beden ikiliği üzerine bina edilmiş, ölümden sonra ruh vasıtasıyla yaşam inancı kayıtsız şartsız kabul edilmiştir. Ruh idealar aleminden geldiği ve yine oraya döndüğü için aslında bilgisinin kaynağını buradan almaktadır. Tüm öğrenmeler aslında anımsamalardır.
Hayy Bin Yakzan
Hayy Bin Yakzanİbn Tufeyl · İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,625 okunma
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.