Tanzimat yazarı sayılmaz, dediğin gibi ama ben bir ''Tanzimat Dönemi yazarı'' olarak ele almak istedim; karşılaştırma yapmak böyle daha kolay oldu. Yoksa diğer Tanzimat Dönemi yazarlarından ve genel olarak tüm yazarlardan ayrılıyor Filibeli Ahmet Hilmi. Bir sınıflandırmaya ihtiyacı vardı şüphesiz.
O dönemde bu kadar cesur ve nitelikli bir eser yazdığı için minnettar olmalıyız, incelememde de belirttiğim gibi. Senin de belirttiğin gibi tekfir bu dönemde o kadar çok artmış ki... O dönemde de vardı aynı şekilde. İnsanlar herkesi kâfir ilan ediyor maalesef, oldukça üzücü bir durum. ''Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek 'Sen mümin değilsin' demeyin,'' diyor Allah (Nisâ, 94). Hoşgörü ve bu konu hakkında bilinç olmalı insanlar arasında. Filibeli Ahmet Hilmi gibi Avesta'nın da bir kutsal kitap olduğunu belirtmeli. Aynı şekilde İncil, Tevrat, Zebur ve Kur'an'ın da. Hiçbir şeyi, özellikle hiçbir dini ve herhangi bir dine mensup bireyi ötekileştirmemeli insan, bu açıdan çok dikkatli olmalı. Filibeli Ahmet Hilmi'nin bu ''hoşgörü politikası''nı bayağı sevdim.
Sevmediğim tek şey ise bu ''tasavvuf güzellemesi'' oldu. Vahdet-i Vücûd'un ve diğer tasavvufi ögelerin İslam'ın tevhid inancına aykırı nitelikler taşıdığını düşünüyorum. Tabii bu kitabı ve Filibeli Ahmet Hilmi'nin vermek istediği mesajı düşünürsek, göz ardı edilebilir bir şey bu. Dediğin gibi bu ''ruh'' konusu beni kitaba daha da çok çekti. Gerçekten çok özel bir kitap. Değerli yorumun için teşekkür ederim.