Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Genç kızın uykusuzluktan yorgun düşen bedeni ilerledi. Bir adım, iki adım, üç adım... Ayağını masanın kenarına çarptı fakat durmadı. Gözleri çok kısık bir şekilde açıkken önünü doğru düzgün göremiyordu bile. Sağ elini uzun, gür ve kahve tonlarındaki saçlarından geçirdi ve kuru dudaklarını yaladı. Hızlanmak istedi, dayanamıyordu artık. Hem uyku ilacı da kendi odasında kalmıştı... Giremezdi artık o eve. Güvenli değildi. Güven... Güven neredeydi? Bu evde yaşıyordu elbet, fakat henüz buralarda değildi. İlerledi. Ta ki, salep ve tarçının birbirine karışmayan eşsiz uyumunun tek bedende buluştuğu sıcak bir gökyüzüne çarpana kadar. Siyah bir gökyüzüne. Ya da koyu gri... Her ne ise, güçlü bir sağanağa ruhunu teslim etmiş ağır bulutların kol gezdiği bir gökyüzüne. İki koku burun deliklerinden içeri göğüs kafesine dolduğu anda sendeledi ve geri tartıldı. Fakat o sıcak, siyah gökyüzü ona kollarını sardı. "Nil?" Çok geçti. Kız uykuya teslim etmişti yorgun bedenini çoktan. Çünkü güven artık buradaydı. Bedeninin yere düşeceğini fark eden adam eğilip onu kollarının arasına aldı ve uzun saçları aşağıya sarkarken sonsuz boşluk içine savruldu. Ve adamı o gece, kahve kokusu ilk kez rahatsız etmedi.
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.