Emile Zola'nın tarihe mal olmuş Dereyfus Davası'nda Fransa Başkanı Félix Faure'a yazılan açık mektubudur.
Yahudi kökenli yüzbaşı Albert Dreyfus, kendisine atılan bir iftira bedeniyle divan-ı harpte vatana ihanetten yargılanıp, Şeytan Adası'na gönderilir.
Hem adaletin çığlığı hemde asıl suçluların dönemin genelkurmayı ve rütbeli generalleri arkasına saklanmasını, kamuoyunu ve basını manipüle ederek halkın gözünü boyamasına dayanamaz, Zola.
Aradan geçen bir asırdan fazla zamana karşı hem Fransa adaletine hemde insanlığa bir kişinin dahi adaletsizliğe sesini çıkarması ile gerçeklerin günyüzüne nasıl çıkacağını anlatmaktadır.
Eserde en sevdiğim kelime ve aynı zamanda tek kelimelik cümle son bölümdeki "Suçluyorum._ kısmı oldu.
Hayatı pahasına gerçekleri savunarak Zola insan onurunun yanı sıra asıl bir milletin adalete olan inancını yüceltmiş. Yazarlık sıfatının yanına birde insani-vicdani kimliğini eklemiştir.
Her zaman dediğim gibi okuyup okumamak tamamen sizin kendi keyfiyetinize kalmış bir durum.
İyi okumalar.