Her şeyde geçerli olan belirsizlik durumu belki de en yoğun ve kaygı verici bir şekilde sevgi ve aşkın varlığına dair sorgulamalarda kendini ortaya koyuyor. Soru şu; sevgiyi ve belki ondan da öte bir hissi bize sezdiren davranışlarla mı yetineceğiz, yoksa bu zaten derinden ve sıradışı bir şekilde sezip durmakta olduğumuz eşsiz hislerin sözlerle perçinlenmesini mi talep edeceğiz? İlk durumdaki samimiyet ve yoğunluk sanırım ikinci seçeneği kendiliğinden hiçleyecek güçte. Tersten okursak ilk durumdaki eksiklik, ikinci hal için talepleri güçlendiren bir katalizör. Yani yoğun duyuş beklentileri sevgiye dair yeterli düzeyde bir seziş, tavır, hareket, eylem eksikliğine işaret ediyor olabilir......
Tabi ki bunların tümü subjektif değerlendirmeler ve herkes için belki de yüzmilyarlarca alternatif his ve durumun mevcut olabileceği gerçeğini asla göz ardı etmemek gerekir.