Gönderi

Doktor Mustafa Kemal'i anlatıyor
Üç yıl önceki gizli parti kongresinde Kolağası Mustafa Kemal'in söyledikleri doğru muydu acaba, diye sordu kendi kendine. Cemiyeti idare edenlerin hiç hoşlanmadığı bu asi ve başına buyruk genç subay bir gece oturumunda söz almış ve büyük bir cesaretle, askerle politikanın iç içe girmesi durumuna karşı ağır sözler söylemişti. Ona göre askerlerin, siyasetçi gibi davranması büyük bir tehlikeydi. Hem ordu içindeki nizamı bozar hem de idareye zarar verir, devleti zaafa uğratırdı. Bu yüzden cemiyeti idare eden ve Abdülhamid'i devirme gibi muazzam bir başarıya imza atan lider kadrosunun, ordudan istifa etmelerini ve hayatlarına sivil siyasetçiler olarak devam etmelerini teklif ediyordu. Bu sarışın zayıf subay konuştukça lider kadrosunun feci bir şekilde gerildiği, kiminin bıyıklarını burduğu, ayak ayak üstüne atmış olan Enver'in ise çizmeli ayağını gergin bir yay gibi sallamakta olduğu görülüyor, bütün bunlar bir saniyede silahların patlayıverdiği bu ihtilal cemiyetinde herkesin eli tabanca kabzasında tetikte beklemesi sonucunu doğuruyordu. Atıf, çok yakından tanımadığı ama sempati duyduğu Kemal Bey'in, ordu çevrelerinde zaten pek sevilmediğini, yaşam biçimi, davranışları ve kimseye boyun eğmeyen "yalnız kurt" tavrından dolayı üç beş yakın arkadaşı hariç, dışlanmaya çalışıldığını biliyordu ama ipler hiçbir zaman o akşamki gibi gerilmemişti. Oysa her cemiyet mensubu gibi o da varlığı rahatsız edici bulunan kişilerin ardından Yakup Cemil gibi "fedailer" gönderildiğini bilirdi. Bu fedailerin elinden kurtuluş pek zordu doğrusu. Canları ceplerinde gezen, her an ölmeye ve öldürmeye hazır, serdengeçti katillerdi bu adamlar ve Mustafa Kemal, gençlikten mi, tecrübesizlik ten mi nedir, böyle bir ölümü göze alıyordu. Doktor onun Manastir askeri lisesinde okuduğu, küçük yaşta yetim kaldığı ve anasının Zübeyde Molla diye tanınan çok dindar bir kadın olduğu dışında fazla bir bilgiye sahip değildi. Sarı bıyıklarının uçları yukarı kıvrık, mavi gözlü, zayıf bir subaydı. Enver'in bıyıkları da aynı modaya uygundu ama yüzleri birbirine hiç benzemiyordu. Enver daha bir Osmanlı'ydı; sarışın, ince yüzlü Kemal ise Avrupalılara benziyordu. Ama şurası kesin ki birbirlerinden hiç hazzetmiyorlardı. Hatta bu kongreden sonra cemiyetin, tetikçilerinden birini, Mustafa Kemal'i öldürmek üzere yolladığı, durumu anlayan yüzbaşının ise ustaca bir manevrayla kurtulduğu anlatılıyordu orada burada. Doktor olayın doğruluk derecesini bilmiyordu, Selanik her zaman fısıltılarla doluydu ama dediklerine göre tetikçi odasına girince Kemal durumu anlamış. Kendisine sertçe "Sen niye Enver'in fikirlerine uluorta karşı çıkıyorsun?" diyen fedaiyi, oturduğu masanın önündeki sandalyeye davet ederek "Buyurun oturun, izah edeyim, önce bir kahve ikram edeyim size," diye yumuşatarak sözlerini dinlemeye ikna etmiş. Adam gönülsüzce de olsa oturunca bir kahve bir sigara derken sohbeti ilerletmiş. Askerin siyasete karışmasının tehlikelerini anlatmış uzun uzun. Zaten vatan elimizden gidiyor; düşünün savaşta bir miralay parti üyesi fakat paşa değilse, kim kimin emri ni dinleyecek? Paşa mı miralayın emrine uyacak, miralay mı paşanın? Bu durum orduda kargaşa yaratır ve bizi zayıflatır. Bu uzun açıklamalardan sonra tatmin olan fedai yüzbaşı "İyi ki anlattınız," demiş, "Fikirlerinizi dinleyince size hak ver dim. Size bir itirafta bulunacağım. Aslında ben sizi vurmak için gönderildim. Eğer bu konuşma olmasaydı şimdi ölmüş olacaktınız." Mustafa Kemal ise gülmüş ve masanın altında tuttuğu tabancasını göstererek "Asıl siz mutlak bir ölümden kurtuldunuz," demiş. "Odaya girdiğiniz andan beri namlu size dönük. Eğer kahve teklifimi kabul etmeyip de silahınıza davransaydınız, ilk kurşun alnınızın tam ortasına gömülecekti." Doktor, doğrusu yalanı söyleyenlerin boynuna, diye dü şündü, ama bu zayıf subayı çevresinde küçük efsaneler örülmeye başladığı da bir gerçek. Tuhaf, yalnız, gururlu bir subay. Ayrıca yaşamı da Müslüman Osmanlı subayı tipine uymuyor. Böyleleri pek uzun yaşamaz.
Sayfa 244Kitabı okudu
·
159 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.