Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Elfaff bir yorumu yanıtladı.
Dikkat! Bu bir tefeül iletisidir:)
Abdülkadir Geylani'nin Sohbetleri
Abdülkadir Geylani'nin Sohbetleri
kitabından 13-559 arası bir sayı söyleyin, ihtiyacınız olan nasihati alın. Not:Hazreti Pire Fatiha göndermeyi unutmayın!
·
9,7bin görüntüleme
Zeynep Havva okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
417
Elfaff okurunun profil resmi
Ey gâfiller! Kabir ağzını açmış beklemekdedir. Ölüm canavarı ve ejderhaları ağızlarını açmış beklemekdedirler. Kader sultanının celládi, elinde kılıç, emir beklemek dedir. Milyonda ancak bir kişi, gafletden uzak olarak bunun farkındadır.. Önceleri geçimini sağlamak ve muhanete muhtaç olmamak için, behemehál bir meslek, bir iş sahibi olman gerekir. Ta ki imanın kuvvetlensin. Bir müddet, mesleğinde ve işinde çalışıp kazanarak geçimini sağladın ve bunda sebât etdin mi, Aziz ve Celil olan Allah seni tevekküle ulaşdırır. Böylece, sebepsiz olarak da senin geçimini sağlar... Ey, rızık ve geçim sebebiyle Allah'a şirk koşan kişi! Eğer tevekkül ile yemenin zevkini tatmış bulunsaydın Allah'a şirk koşmaz, O'na tevekkül ederek ve O'na dayanarak kapısında otururdun. Ben, şu iki şeyin dışında, rızık te'min etmek diye bir şey bilmiyo rum: 1) Sıkı sıkıya şeriata bağlanmakla beraber, çalışıp didinerek kazanmak, 2) Tevekkül yoluyla elde etmek. Her ikisinde de çalışma esasdır. Yazık sana ki, Aziz ve Celil olan Allah'dan utanmadan çalışmayı bırakıyor ve insanlardan dileniyorsun. Çalışıp didinerek kazanmak, işin bidâyetidir. Tevekkül ise nihayetidir. Ben, sende işin ne bidâyetini görebiliyorum, ne de nihayetini. Yani senin, ne işin bidâyetinde doğru-dürüst çalışdığın var, ne de nihayetinde tevekkülün... Ben sana hakkı söylüyorum. Senden asla utanmıyor, çekinmiyorum. Beni dinle. Sözümü kabul et. Aziz ve Celil olan Allah ile çekişip durduğun gibi, benimle de çekişip durma. Ben, halkın elindekilerden müstağniyim. Sizin elinizdekilerden müstagniyim. İnsanların sahip bulundukları nîmet ve imkânlarda asla gözüm yok. Onların beni övmelerinin de, yermelerinin de, nazarımda hiç bir ehemmiyeti yok. Eğer sizden bir şey alıyorsam, bilesiniz ki bunu kendim için değil, başkaları için alıyorum. Sözlerim, tepenizde såbit bir darbedir. Ben, bildiğim ve doğruluğunu kat'iyetle kestirdiğim bir yolla, onları söylemekle emrolundum. Aziz ve Celil olan Allah'ın hükmünü değişdirecek veya menedecek birisi yokdur...
Elfaff okurunun profil resmi
Allah ondan râzi olsun. Onu da râzi etsin. Bizi de, onu da, âhiretde kendi ilahi meclisinde bir araya getirsin. Velhamdu lillahi Rabbil'âlemin. Ve salevâtullahi alâ seyyidil'-enbiyâi ve mukaddimişşifa, Muhammedin hayrilberiyyeti. Sallallahü aleyhi ve alâ âlihi ve ashabihi ecmain...
Elif okurunun profil resmi
99 olsun lütfen :)
Elfaff okurunun profil resmi
Kalbin zikri nedir? Öz'ün zikri nedir? Ma'nanın zikri nedir? Cennet; oruç tutanlar, namaz kılanlar, zevk ve ihtiraslarda zühd gösterenler içindir. Onlar; bir oruç karşılığın da bir diğer orucu, bir bahçe karşılığında bir diğer bahçeyi, bir ev mukabilinde bir diğer evi,... satdilar. Ben sizden, hiç sözsüz ameller istiyorum. Sırf İzzet ve Celal sahibi Allah'ın rızası için amel işleyen ârif kişi, âdeta üzerinde demir dövülen fakat hiç sesini çıkar mayan bir örsdür. Yine o, âdetâ, üzerinde yürünen ve bu sebeple tebeddülat ve tagayyürata uğrayan, fakat buna rağmen tam bir dilsiz kesilen yeryüzüdür, dünyayüzüdür... Hak erenleri, İzzet ve Celâl sahibi Allah'dan başka hiç bir şeyi görmezler. O'ndan başka hiç bir şeyi dinlemezler. Onların dilsiz birer kalbi vardır. Onlar hem kendilerinden, hem de masivådan (Allah'dan başka her şeyden) geçmişlerdir. Bu hâlden hiç ayrılmazlar. Allah dilediği zaman kendilerine kuvvet verir, kalblerini dile getirir, konuşan bir dil hâline koyar. Onlar kendileri sanki iradeleri ellerinden alınmış bir duruma gelirler. İlâhî kudret kendilerini konuşdurur. Allah onları rahmet ve şefkat eliyle alarak kendisine çeker. Onları sırf kendisi için varolan kulları olarak yeniden inşa eder. Tıpkı Mûsâ aleyhisselâmı kendi zâtı için seçdiği ve ona ihsânda bulunduğu gibi, bunları da öylece seçer, terbiye eder ve ihsânda bulunur. Nitekim İzzet ve Celâl sahibi Allah, Mûsâ aleyhisselâm için şöyle buyurur: - Ben seni kendim için seçdim. (Tå ha sûresi, âyet: 41). Allah'ın benzeri bulunması şurda dursun, benzeri gibisi dahi yokdur. O hakkıyle işiten, kemâliyle görendir (*). Allah dilediği an; hiç sıkıntısız rahatlık, hiç yalnızlık hissedilmeyen ünsiyet, hiç meşakkatsiz nimet, hiç öfkesiz ferahlik, hiç acısı olmayan tatlılık, hiç yokolmayan mülk..... yaratır ve verir. Bu noktada; nusret, hâkimiyet ve dostluk, hak olan Allah'ındır...
Elfaff okurunun profil resmi
Nebi sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyururlar: Hiç şüphe yok ki, Allah, sevdiğine azab etmez. Fakat bazen onu imtihan eder. Müminin nazarında kat'iyetle sabitdir ki, Izzet ve Celal sahibi Allah, peşinde ya dünyevi veya uhrevi bir maslahat bulunmayan hiç bir şeyle mümini imtihan etmez. Mümin, ma'ruz kaldığı belaya räzidir, ona karşı sabreder, tahammül gösterir. Düçar kılındığı belâdan ötürü, Izzet ve Celâl sahibi Rabbini asla itham etmez. Izzet ve Celâl sahibi Rabbi ile olan meşgalesi ona belayı unutdurur... Ey, dünya ile meşgul olanlar! Sizler bu mevzularda konuşmakdan vazgeçin. Zira siz, kalb (gönül)lerinizle değil, sadece dillerinizle konuşuyorsunuz. Siz; Izzet ve Celâl sahibi Allah'dan, O'nun kelamından, peygamberlerinden ve peygamberlerin halifeleri ve vasileri olan tåbilerinden cidden kaçıyorsunuz. Bütün bunlardan yüz çeviriyorsunuz. Siz, mukadder olan şeyler hakkında, Allah'ın kudreti hakkında,... çekişiyorsunuz... İzzet ve Celâl sahibi Allah'ın atıyyelerini, nimetlerini, lütuf ve ihsanlarını bir kenara bırakdınız da halkın lütuf ve ihsânları ile yetindiniz, onlara kanaat etdiniz. Sizin ne Izzet ve Celâl sahibi Allah'ın nazarında, ne de O'nun salih kullanı nazarında dinlenmeğe değer bir sözünüz vardır. Meğer ki tevbe etmiş, hem de ihlasla tevbe etmiş ve bu tevbe de sebât göstermiş olasınız. Meğer ki lehinize olan hususlarda da, aleyhinize olan husûs larda da kaza ve kadere muvafakat edesiniz, râzi olasınız.
2 sonraki yanıtı göster
Elfaff okurunun profil resmi
Ölü-meyyit, İzzet ve Celal sahibi Rabbi karşısında ölendir. Her ne kadar dünyada diri se de. Ömrünü şehavetinin, zevklerinin ve batıl heveslerinin tatmini peşinde geçiren kişinin yaşıyor olması ona ne fayda saglar ki! O, ma'nen ölmüşdür. Sadece sureta,şeklen ve zahiren yaşamaktadır... Allah'ım, bizi sana nisbetle, sana olan vazifelerimizi eda mülazası bakımından dirilt, diri tu. Senden başkalarına nisbetle, senden başkalarına baglanmama mülahazası ba kamından bizi öldür, ölü tut.... Ey, yaş itibariyle ihtiyar, fakat mizaç itibariyle sabi çocuk olan kişi! Bu çocukluk halin, mizăcini daha ne zamana kadar dünyanın kötü ahlakı peşinde sürükleyecek? Sen, dünyanın bu kötü ahlakın kendine en mühim gâye haline getirdin. Bilmez misin ki, senin en mühim gayen, sana en çok ehemmiyetle lazım olan şeydir. Sen, senin için en mühim olan şeye yönelmeli, bütün himmet ve gayretini ona sarfetmelisin. Halbuki şu anda sen, dizginleri onun elinde olanın, yäni dünyanın kulusun. Yuların onun elinde. Unutma ki, eğer ipin dünyanın elinde olursa sen dünyanın kulusun. Ahiretin elinde olursa ahiretin kulusun. Eğer Aziz ve Celil olan Allah'ın elinde olursa Allah'ın kulusun. Nefsinin elinde olursa nefsinin kulusun. Hevá ve heveslerinin elinde olursa hevâ ve heveslerinin kulusun. Insanların elinde olursa insanların kulusun... Öyleyse dikkat et. Ipini umumiyetle kimlere teslim ediyorsun. Ipin, daha çok kim lerin elinde bulunuyor. Içinizden çoğu yalnız dünyayı düşünür, yalnız dünyalık için çalışır. Ufak bir zümre de vardır ki, Ahireti de düşünür. Dünyanın da, âhiretin de Rabbi olan Allah'ın rızasını düşünen ise pek nadirdir. Sen, yalnız Allah'ın rızasını düşünen ve amellerini sırf O'nun rızası için yapanlarla arkadaşlık, dostluk ve yarenlik et. Onlara hüsn-ü edeple davran. Kendileriyle çekişme, nizá etme. Onları kusûr ve noksanlıkla itham etme. Sonra kendin o duruma düşersin. Onlara kötü davranma, edep dışı hareket etme. Sonra mahvolursun, helâk olursun... Akıllı kişiler olunuz. Akilli kişiler gibi hareket ediniz. Siz, amellerinizle Allah'a karşı adeta övünüyorsunuz. Halbuki Allah'ın nazarında sizin o amellerinizin bir sinek kanadı kadar değeri yokdur. Meğer ki gerek halvet - yalnızlık anlarınızda ve gerekse bütün diğer hallerinizde Allah'a karşı hep ihlásla hareket etmiş olasınız... Hiç tükenmeyen hazine sidkdir, doğrulukdur, ihlasdır, İzzet ve Celal sahibi Allah'dan korkmakdır, yalnız ve ancak O'ndan ummak ve her ahvâlde O'na dönmek ve O'na teslim olmakdir. Sen önce Imân etmelisin. Allah'ın dinine teslim olmalısın. Sonra da Allah dostlarına inanmalısın, güvenmelisin. Bu inanç, seni onlara kavuşdurur. Onların arasına katar. Allah dostlarından birini gördüğün zaman ona kanadını ser, teväzü göster. O'na karşı saygah ol. Onun hálini kendisine birak. Hal ve hareketlerini yadırgama.
2 sonraki yanıtı göster
Elfaff okurunun profil resmi
Ben, yalnız bir kişi ile bir arada oturmuş değilim. Eğer oturursam, bana uyanlardan iki veya üç kişi ile birlikde otururum. Allah dostlarının sohbetine katıl. Onlarla arkadaşlık et. Onların hususiyetlerinden biri de şudur ki, bir şahsa nazar etdikleri ve himmet buyurdukları zaman onu mutlaka severler. Kendisine nazar atfedilen bu şahıs, isterse bir yahudi, yahut bir nasrani (hiris tiyan) veyahut da bir mecûsi (atesperest) olsun. Eğer kendisine nazar atfedilen kişi bir müslüman ise mutlaka imanı artar. Kuvvetlenir. İnancı sarsılmaz hale gelir. Dininde ve imanında sabitkadem olur. Kalb ma'nevi - ahlaki yönden sıhhatli olursa atfedilen nazar da sıhhatli olur. Kalb sıhhatli olunca Aziz ve Celil olan Allah'a yakınlaşmışdır. Kişi, Allah'a yakınlık ve marifet gözüyle atf-ı nazar edince onun bakışı Allah canibinden olur. Bu durumda, yakınlık onun kalbinin bulutu, bakış şimşeği, va'z - nasihat - öğüt de yağmuru haline gelir. Dili, kalbindekini ortaya döker. Lisanı çok az olarak ma'rifet mürekkebine ve ilim denizine ihtiyaç duyar. Sözleri de, bakışları da kalbinin şimşeklerindendir. Her ikisi de Allah cânibinden, kuvvetli bir kaynakdan zuhur eder... Kim ki Allah'ın emirlerine uyar, nehiylerinden uzak durur ve Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemi razl ederse bütün yukarıdaki haller onda hasıl olur. Allah'ın Resûlüne olan şiddetli sevgisi ve onun ahlâkı ile ahlaklanmakdaki gayretli hâli dolayısiyle ilmi ve Allah'a olan yakınlığı artar. Bu mertebeye gelmeden önceki hali ile alakalı kalıntılar da kendisinden gider...
2 sonraki yanıtı göster
Elfaff okurunun profil resmi
Kalbinin yalnız Allah için durulup huzura varması, tam olarak ancak ölümden sonra mümkün olur. Bir de, kalbin derinliklerinden gelen bir anışla ölümü anmakla mümkün olur. Ruhunun derinliklerinden gelen bir düşünüşle ölümü düşündüğünde, bakdığın zaman ölüme bakarsın. İşitdiğin zaman ölümü işitirsin. Hakikaten ölümü düşünmek, tam bir uyanıklık halinde olur. Böyle bir düşünüş neticesi, bütün hevâ ve heveslere bugzeder, her ma'nevi ferahlığın yanında durursun. Ölümü hatırlayınız, unutmayınız. Zirâ size ondan kurtuluş yokdur. Kalb ma'nevi - ahlâkî sıhhate kavuşduğu zaman; kadim, ezeli, dâimî ve ebedi olan Allah'dan gayri her şeyi unutur. Allah'dan gayri her şey fânîdir, sonradan varolmuşdur. Bir zaman gelecekdir, yine yok olacakdır. Kalb ma'nevi - ahlâki sıhhate kavuşunca, ondan zuhur eden her söz doğru olur, hak olur. Hiç bir kimse o sözü reddedemez, çürütemez. Bu hâlde; kalbin kalbi, özün özü, celvetin celveti, ma'nânın ma'nâsı, özün özü ve doğrunun doğrusu konuşur. O zaman ondan çıkan ve kalblere hitab eden söz, tıpkı verimli topraklara atılmış tohum gibi olur. Muhakkak biter ve mahsul verir... Kalb ma'nevi - ahlaki sıhhate kavuşduğu zaman, tıpkı dalları, yaprakları, meyveleri bulunan ve insanlara faydalı olan bir ağaç hâline gelir. Ma'nevi - ahlâkî sıhhate kavuşamayan bir kalb ise hayvânâtın kalbinden farksızdır. Ma'na yönü bulunmayan kalb. Sûretâ ve şeklen kalb. İçi boş olan bir kap. Ma'nevi - ahlâkî sıhhate erememiş bir kalb, meyvesiz bir ağaçdır. Boş bir kafesdir. İçinde oturanı olmayan bir evdir. İçinde her türlü paranın, mücevherin toplandığı fakat infâk edeni bulunmayan bir hazinedir. Ruhsuz bir ceseddir. Tıpkı taş heykeller gibi... Aziz ve Celil olan Allah'dan yüz çeviren ve O'nu inkâr eden kalb taşlaşmışdır. İşte bunun içindir ki, İzzet ve Celâl sâhibi Allah, böyle kalbleri katı taşa benzeterek şöyle buyurmuşdur: Sonra, bunun arkasından kalbleriniz yine katılaşdı. Şimdi o, tıpkı taş gibi, yahut daha da katı. (Bakara sûresi, âyet:74). Yahudiler, Allah'ın kelâmı Tevrat'ın hükümleri ile amel etmeyince Aziz ve Celil olan Allah da onların kalblerini taş katılığına çevirdi ve kendilerini kapısından tardetdi. İşte, ey Ümmet-i Muhammed! Eğer Kur'ân ile amel etmez, onun hükümleri ile hükmetmezseniz, Allah sizin kalblerinizi de katılaşdırır, taşlaşdırır ve kapısından sizi de tard eder. Allah'ın, bildikleri ile amel etmedikleri için, kendilerini bu bilgi üzerinde dalâlete düşürdüğü kişilerden olmayınız...
1 sonraki yanıtı göster
Elfaff okurunun profil resmi
Sen yolda bulunduğun müddetçe, yani henüz Allah'a vásil olmadığın sürece, dünya nimetlerinden mümkün mertebe azar azar alman emredilir. Ta ki, Allah'dan uzak kal mana sebep olan şiddetli hirsların sönsün, tavsasın. Allah onun hakkını verir. Sen, ge riatin emirleri dahilinde al. Şeriatin emirlerini yerine getir. Nehiylerinden de kaç. Bu günler geçer, tükenir. Geceler gidip gündüzler gelirken, senin adımların Allah'a yaklaşır.. . Allah'a vâsıl olanlar sınıf sınıfdır. Kimisinin yolculuğu bir gün sürer. Kimisininki bir ay sürer. Kimisininki de senelerce sürer... Ömrünü, olup bitenler karşısında, "Niçin? Nasıl? İleride." gibi sualler sormakla geçirme. Bil'akis, mútedil ve orta yolu tutarak yoluna devam et... Çalış. Allah'ın mülkünde güzel işler yap. Hayırlı işler yap. Böyle yaparsan, belki de Allah seni kendisine hâs kul edinir. Sana nimetler bahseder. Seni insanların üzerine sul tan yapar. Peygamberlere vekil yapar. Zamanının insanlarına mürşidlik edersin. Allah'ı tanıyan bir kişinin bu nimetlere nail olması pek de büyük bir şey değildir. Mazhar olu namayacak bir şey değildir. Allah'a vâsıl olmak üzere ihlasla yola çıkdığın zaman sana zühd verilir. Daha ma'rife tullah'a ulaşmadan, kim olduğunu, unvanının ve adının ne olduğunu öğrenmeden sana bir çok güzel hasletler verilir. Ayrıca dünyevi hazlar da verilir. Hem de akla gelen ve gel meyen her çeşit hazlar, her türlü dünyâ nîmetleri. Bütün bu nimetler karşısında o, iki adım üzerinde bulunur. İki esas üzerinde yürür. Bunlardan biri ümitdir. Diğeri de korkudur. Fakat o, bütün bu nimetlere nail olmakla beraber, hangilerinin kendi lehine hangilerinin de aleyhine, olduklarını bilmediği için onların hepsini de bir kenara atar ve hem Allah'ın kudret ve azametinden korkarak, hem de rahmetini umarak O'nun kapısı na varır. Hem de orada, yine Allah'ın bir çok nimetleri ile karşılaşarak. Bu esnada, Rab bi ona iltifatlarda bulunur. Onu kendisine hâs kul olarak seçer. Kendisini esrar-ı ilâhîsinden birçoğuna muttali kılar... Ne var ki, bu nimetler ve bu yüce mertebeler, Allah'ın kullarından ancak milyonda birine nasip olur. Sen, haklarında Allah'ın şöyle buyurduğu kişilerden olma: - Hayır, öyle değildir. Kendisini alabildiğine kınayan nefse yemin ederim ki, siz öldükden sonra mutlaka dirileceksiniz. (Kıyame sûresi, âyet: 2).
1 sonraki yanıtı göster
Elfaff okurunun profil resmi
Sen, Allah'ı bırakıp da kendine ve fani varlıklara güvenip dayandığın müddetçe hâlis bir müslüman olamaz, kalb-i selime kavuşamazsın.... Allah'ım, bize, sana dayanıp sana güvenmeyi ve böylece hälis, salih ve kalb-i selim sahibi müslümanlar olmayı nasib eyle!... Ve: Bize dünyada iyilik ver. Ahiretde iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!...
Bu yorum görüntülenemiyor
70 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.