Gitgide yalnızlaşan, içine kapanan, çevresinden soyutlanan, iletişim olanakları daralan bir insanlık var karşımızda. Bu büyük kitle nasılsa kendisine bir yol bulacaktı. İçerdiği bütün soğukluk ve donukluğa karşın (çünkü arzuyla aramızda artık bir ekran var) internet bu kapıyı aralıyor. Böylece içine girdiğimiz çağ büyük bir ‘röntgencilik’, büyük bir ‘dikizcilik’ çağına dönüşüyor. Çünkü, son kertede internet bize her türlü arzuyu tatmin olanağı sağlasa da bunu sadece görerek yaşama olanağı veriyor. Dolayısıyla, çağımız görselliğin arzuyla olan gizli ilişkisine çok derin bir çentik atıyor, arzunun niçin sadece muhayyileyle ilgili olduğunu internet bize bir kez daha anlatıyor.