Gönderi

376 syf.
5/10 puan verdi
Dört kitaptan oluşan Refaim serisinin sonuna gelmiş bulunuyorum, genel olarak çok sevdiğim bir seri olduğunu söyleyemeyeceğim. Oldukça eksik kısımları, gereksiz ayrıntıları, anlatım ve betimleme kısımda epeyce eksileri olan bir seriydi. Gaby artık her şeyi hatırlamıştı. Bir yıl boyunca sakin bir yaşam sürdürürken aynı zamanda bir kütüphanede çalışmış, bunun yanında ikiz kardesi Jude’u öldüren trafik kazasını atlatmıştı. Rafa, Gany’nin hayatına beklemediği bir anda girdiğinde gerçekten kim olduğunu öğrenmişti, o bir Refaimlerden biriydi. Gaby hatıralarını nasıl değiştiğini, hafızasını kaybeden önce kim olduğunu ve ne yaptığını biliyordu. En önemlisi de ikiz kardeşini bırakıp gitmesine izin vermesini ve on yıl boyunca Rafa’dan nefret edip zarar vermek istediğini artık biliyordu. Geçmişi öğrenmek güzel olsa da Gabe’nin Jude’un neden yalnız bıraktığını öğrenmek sinirimi bozdu ve bu gerçeklerin ortaya çıkma durumları kitap boyunca gerçekten suyunu çıkarılarak ortaya çıktığını söyleyebilirim. Bu kitabı o kadar bunalarak okudum ki bir ara yarım bırakma noktasına geldiğimde “bu kadar ilerledim bari devamı gelsin” diyerek okumaya devam ettim. Öğrendiklerimden sonra Gaby ile aralarında geçen durum hariç Rafa’ya karşı ufak bir empati besliyor olsam da bu kitapta hepsi yok olur gibi oldu fakat kitabın sonlarında Rafa’nın dalgacı ve işi hep alaya alan hâlleri işleyişe oldukça renk kattığını söyleyebilirim. Hele ki Refaimlerin babaları geldikleri zaman sergilediği hâl ve hareketler bayağı iyiydi. Uzun bir süre geçse bile hatırlayabileceğim ayrıntılardan biri olabileceğini söyleyebilirim. Gaby’in kardeşiyle olan durumuna gelecek olursak bence Gaby büyük bir payla haksızdı, tabii iki tarafında haklı olup haksız olduğunu taraflar vardı fakat Gaby sırf gururu yüzünden kardeşiyle on yıl konuşmamayı nasıl göze alabilmiş bunu anlayamıyordum. Ee tabii öyle bir Jude’un plana başkalarına da dahil etmesi haksız olduğu tarafı olduğunu söyleyebilirim ama tabii bunun mantığını aramak saçma olur, her ikisinin de karakteristik özelliklerini deşmeyeceğim. Nathaniel’e son birkaç kitapta bir yandan sinir oluyor olsam da ona üzülüyordum, bir şeyler için çabalamaya çalıştığı diğer kitaplarda da belliydi fakat gidişatı çok yanlış olduğunun bu kitapta Nathaniel de farkına vardım. Zaten nedense onun saf bir kötülük ile hareket ettiğini hiç düşünmemiştim, zararı dokunmuş olsa da Refaimlere bir noktada değer verdiği anlaşıyordu. Bu kitapta ona karşı olan sempatim bir tık daha yükseldi diyebilirim. Üstelik Gaby’nin adımıyla Refaimlerin Nathaniel’i korumaları gerçekten hoştu. Gaby’nin dediği gibi; “Eğer bağışlanma sunamıyorsam kendi hatalarım için bağışlanmayı nasıl bekleyebilirdim?” (321) Bu kitapta Gaby aslında birkaç yönde olumlu ilerleme kaydettiğini söyleyebilirim. Hem bu Nathaniel kısmında hem de Mya kısmında bayağı olgun davranışlar sergilediğini düşünüyorum. Bu kitapta biraz affedici olmanın üzerinde durulmuştu ve bu kısmı hoşuma gitti. Mya karakterine gelirsek eğer, onda hep bir numara olduğunun farkındaydım fakat bazı ayrıntıların farkında varamamıştım, bazı ayrıntılar tahmin edilecek gibi değildi. En azından benim açımdan. Sırf düzenin sağlanması için harcanan bir karakterdi, yaşadıklarını ağırdı. Etrafında insanlar olsa da birçok şeyi kendi başına üstlenmesi benim gözümde değerini artmasına sebep oldu, ilk başlarda gıcık bir karakter gibi gözükse de kendince sebepleri vardı. Kitapta sevdiğim yan karakterlerden biriydi, Mya’nın daha fazla sahnesini okumak isterdim. Mya ve Gaby’nin arasında geçen konuşma nedense benim çok hoşuma gitti. Mya’nın pişmanlığı, Gaby’nin gururunu kenara bırakıp kendi yaptıklarını kabullenmesi bence güzel bir ayrıntıydı. “Ona ne kadar yanıldığını söylemeliydim. Jude’u kaybetmenin beni neredeyse sakat bıraktığını, Tapınak’ta sahip olduğum her ilişkiyi nasıl mahvettiğini söylemeliydim. Mya bunu anlardı: şu anda o elden ayaktan düşüren pişmanlığı hissediyordu. İkimiz de gururumuzun ve yalanlarımızın bedellerini ödemiştik. Bunu fark etmek öfkemi boğdu çünkü suçlamalarında bir gerçeklik payı vardı: Ondan daha iyi olduğumu gerçekten düşünüyordum.” (203) Neden bilmiyorum ama bu kitapta nedense Mya karakterinin duruşu beni kendine çok çekti. Değer verdiği insanlara yalan söylediğinden duyduğu pişmanlığı ve duruşu beni kendine çekti sanırım. “Kardeşimi umursuyor musun? Dışlanmışlar ekibini?” Mya gözlerini kapadı ve kirpiklerinin arasından bir damla gözyaşı süzülerek yanağında ıslak gri bir leke bıraktı. “Onlar için canımı verirdim.” Bu kitapta Daisy ve Jude'a pek anlam veremedim, sanırım ben Jude ile Mya'nın birlikte olabileceğini düşündüğümden dolayı olabilir. Ki bence Mya ve Jude olsaydı belki daha güzel oabilirdi fakat Mya bunu net bir şekilde kitapta reddetmişti. Jude’u farklı gözle seviyordu. Yine de Jude ve Daisy'nin bir anda yakınlaşması bana biraz absürt geldi. Geçmişleri var elbette ama bir türlü onların ikisini gözümde birleştiremedim. Sonunda bütün sırlar açıklığa kavuşuyordu, güzel bir finaldi. Okuyucuyu tatmin eden bir final olduğunu düşünüyorum. Sadece son kısımda yaşanan düğüne anlam veremesem de iyi bir final olduğunu ezip geçemem. Seri hakkında diyebileceğim başka bir şey yok. Okunabilir bir seri ama büyük beklentisi olan ve aşırı mantık arayan bir tipseniz okumanızı önermem. Söylenilen kadar ahım şahım bir yanı yok ama okutuyor bir şekilde. Kafa dağıtmak için veya kitap okumakta zorluk çekiyorsanız okumaya başlayabilirsiniz.
Ateş
AteşPaula Weston · Yabancı Yayınları · 2016272 okunma
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.