Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Yalnızım, evet, herkes yalnızdır, yalnızız.
Peyami Safa’nın bu eserini okurken yaptığı karakter analizleri, psikolojik tahlil gücü ve iyi-kötü muhakemesi ile büyük usta
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
tadı aldım.
Yalnızız
Yalnızız
romanında iki anlatıcının varlığı söz konusudur. Bunlar: 1. ve 3. anlatıcı bakış açısıdır. Romanda genel olarak 3. şahıs anlatıcı hakimdir. Ancak yazar bazı bölümlerde tarafsızlığını ortaya koymak için 1. şahıs anlatıcı da romanda kullanılmıştır. Romanda, iç monolog ve bilinç akışı tekniği başarılı bir şekilde verilmiştir. Karakterlerin yaşadığı olaylar, yaşadıkları ruhsal durumlar bizde onların yaşadığı hissini uyandırmaktadır. Samim’in Meral’in hareketlerinden sonuçlar çıkarmaya çalışması esnasında ağzından çıkan sözcükler, kelimeler iç monolog örneğidir. Genel bir ifade ile yazar Samim, Besim, Feriha, Meral gibi farklı huy, mizaç ve kişiliğe sahip karekterlerin hikâyeleri üzerinden doğu-batı, madde-mana, ruh-beden, aşk-nefret, idealizm ve materyalizm gibi konuları sorgulayarak toplumun yaşadığı buhranı anlamaya anlatmaya çalışmıştır. Peyami Safa romanını bir düşünce üzerine kurgulamış, figürlerini o düşüncenin taşıyıcıları, temsilcileri olarak donatmıştır. Söz konusu düşünce kutupluluk düşüncesidir. Eserde bulunan fikrî yapı roman tekniklerinin yerinde kullanılması, olay örgütünün düzgün sağlanmasıyla romana yayılmış ve denge sağlanmıştır. Eser yazılırken fikrî yapı ve olaylar arasında denge bölümlerde birinin ağırlıkta diğerinin daha hafif kalmasıyla sağlanmıştır. Yazar birinci ve üçüncü bölümde aktüel olaylara ağırlık verirken; ikinci bölümde fikrî ve felsefi düşüncelere ağırlık verir. Yazar fikrî yapı sağlarken yalan/gerçek, klâsik/asrî, toplumcu/ egoist, yaşlı/genç, idealist/hedonist, milliyetçi/dejenere, kararlı/mutereddid gibi tezatlıklardan yararlanırken; bu tezatlıkları olaya çatışmalar halinde yansıtmıştır. Çatışmalar her bölümde farklı kişiler arasında olur. Derinlemesine irdeleyecek olursak. Kitapta olay örgüsü üç ana bölümden meydan gelir. İlk bölüm kötü bir şüphe ile başlıyor. Şüphe yalana ortam hazırlıyor. Selmin henüz yalan söylememiştir. Ancak şüphe yalana ortama hazırlamıştır. Selmin’in tutumları annesinin şüphelerini çekmektedir. Bunda da başarılı olmuştur. Mefharet Besim’e şühlerini anlatır. Selmin şüphe sayesinde ortamı hazırladıktan sonra Besim Dayısına planlı bir şekilde hamile olduğu yalanını söyler. Bu yalanıyla şüpheleri gerçeğe dönüştürür. Ancak bu şüphenin doğruluğu başka bir şüphenin doğmasına neden olur. Bebeğin babasının kimin olduğu sorusunu ortaya çıkarır. Yalnızız romanında yalan, eserin başından sonuna kadar işlenen bir konudur. Peyami Safa, özellikle romanın her bölümünde yalan sözcüğünü ve yalanla paralel olarak şüphe unsurunu da dile getirmiştir. Kişi yalan söylediği zaman karşısındakini kandırdığını onu aldattığını düşünür. Ancak dikkatli biri kişi, karşısındakinin hal ve tutumundan yalan söylediğini sezebilir. Peyami Safa bu eserinde insanların nasıl yalan söylediklerini, duruşları ve bakışlarından gizleyemedikleri ip uçlarından yalanların nasıl yakalanabileceğinin örneklerini vermiştir. Yazar bu olaylar sayesinde romanda hâkim olan heyecan ve gerilimi okura vermeye başlar. Bu bölümde atılan düğümlerin cevabı ilerleyen bölümlerde yer alır. Bu bölümde ele alınan Simeranya ve Samim’in Simeranya ile ilgili kuramsal varsayımları eserin felsefi alt yapısını oluşturur. Bu nokta da Simeranya’yı da biraz açmak isterim. Kitapta sadece yaşananlar sorgulanmıyor bu yaşananlara çözüm olarak alternatif bir dünya da sunuluyor okuyucuya Samim karakteri tarafından. Bu alternatif dünyada ‘Simeranya’da gerçek dünyanın aksine kötülük ve yalan yoktur. Burayı Samim insanlık için kurtuluş yeri olarak görür. Samim Simeranya’nın özelliklerini “her parçası yerli yerinde bir makine gibi kusursuz bir dünya” şeklinde ifade eder. Yine kendisi için kurtuluş yeri olduğunu “ O bir memleket, Simeranya, dünyada olmayan bir yer. Benim icadım. Sıkıldım mı, kendimi oraya atarım.” diyerek anlatır. Samim, Simeranya’yı “bu günkü insanın kendisi hakkındaki telâkkisinden, bilgisinin temellerine metotlarına ve bütün sosyal müesseseleriyle değer sistemine kadar baştanbaşa inkılâba muhtaç bir dünyanın huzursuzluğunu duyan bir adamın, yüz elli yıl sonraki tekâmül imkânlarını düşünerek tasarladığı muhayyel bir ülke” şeklinde tasavvur eder. Simeranya’da insanın ruhu, bugün sanıldığı gibi bir iç dünya değildir. Havayı dolduran ve gizliliği kalmayan bir mana kesafetinin fertler tarafından massedilişi ve bütün varlıkların birden ötekine intikal hadisesidir… Orada maddenin katılaşmış bir ruh ve ruhun beş duyumuza idraki mümkün olmayan ince bir madde olduğu kabul edilmiştir… Birinci bölümde atılan düğümler ikinci bölümde fikrî yapını etkisiyle genişler, kişiler üzerindeki etkisi anlatılır. Bu bölüm fikrî yapının ağırlıkta olduğu bölümdür. Üçüncü bölümde ise düğümlerin oluşturduğu gerilim üst safhaya ulaşır ve düğümler çözülür. İkinci bölümde çatışmanın olduğu hadise Samim- Meral çatışmasıdır. Bu çatışma da Selmin ile Mefharet arasındaki ilişkide olduğu gibi ‘yalan’ önemli rol oynar. Samim Meral’de iki farklı kişiliğin olduğunu fark etmiştir. Bu farklı iki kişilik arasındaki çatışma roman boyunca devam eder. Meral’in bu iki kişilik sergilemesi onun romandaki tereddüt vasfını belirler. Samim, Meral’in ilk kişiliğinin öze ait olduğunu, doğada olduğunu, mistik bir ruhunun, maddeden arınmış, manaya ehemmiyet veren bir kişilik olduğunu söyler. Diğer kişiliği ise, Paris hayranlığı altında yatan -gerçek nedenlerinin farkında olduğu- kişilik özelliğidir. İlk bölümde Selmin ile Mefharet arasında başlayan çatışma diğer kişiler arasında da yayıldıktan sonra üçüncü bölümde çatışma tekrardan ferdi planda oluşur. Kitabın son bölümde Meral’in yaşadığı tereddüt anlatılır ve bu bölüme baskın olan tema yalnızlıktır. Bu bölümde Meral öz benliği yerine ikinci benliğini seçmiş ve bu Meral’i felaket sürüklemiştir. Meral her şeyi göze almış ve ikinci benliğinin isteklerini yerine getirmeye karar vermiştir. Felsefi bir alt yapısı olan romanın temel meselesi dip zıtlık‟tır. Eserde bir taraftan dip zıtlık, uzun uzadıya izah edilerek okura felsefi anlamda bilgi verilmiş; öbür taraftan da roman figürlerinin kişilik özellikleriyle somutlaştırılmıştır. Romanda dip zıtlık‟ın en fazla görüldüğü Meral’i, maddeci zihniyete sahip günümüz insanının temsilcisi olarak kurgulamıştır. Buna karşılık, iç çatışmanın hiç görülmediği roman figürü Samim ise, ideal insan modelinin kurgusal dünyadaki sembolüdür. O hâlde okur, Samim’de kendini görecek ya da onu model alacaktır. Fakat ne var ki Samim de türlü gariplik ve eksiklikleriyle okuru, ideal insanın kim olduğu noktasında bir sorgulamaya itmektedir. Samim kitaptaki en önemli karakterdir aslında. Yazar için eserin bütün anlamı ve gayesi Samim’in karakterinde ve konuştuklarında saklıdır . O, aslında yazarın okurlarına iletmek istediği mesajlar için bir aracıdır. Çünkü yazar, işin özünde roman kişilerini Batılı ve Doğulu olarak sınıflandırmaktadır ve hepsinin bir görevi ve işlevi vardır: Batılı tipin savunduğu başlıca değerler, yazarımıza göre Batı uygarlığına özgü değerler: Para, maddi başarı ve hazza dayanan bir ahlak anlayışı; Doğulununkiler ise Türk-İslam uygarlığından gelen manevi değerler ve dine dayalı bir ahlak anlayışı. Romanın sonunda yazar adına konuşarak bütün olanları bir sonuca bağlayacak olan da Samim’dir. Meral’in ölmeden evvel yazdığı notta geçen “kendi kendimden nefretimin çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım” cümlesine dayanarak şu yorumu yapar: “...Bu infirat romantizmi, anladın mı?... Bu işte yakıcı ve boğucu yalnızlık korkusu, bu müthiş fobi, ferdiyetler nizami üstüne kurulmaya doğru her gün biraz daha fazla giden yeni zamanların ben‟ler arasında mesafeler açarak ruhların birbirlerine intikallerini ve kaynaşmalarını mümkün kılan polipsişik bir havadan onları mahrum etmesidir. Yani, bak büyük kalabalıkların ortasında, insan denilen sosyal mahluk, kendi... Kendi iç dünyasının mahbusu halinde, şifasız bir yalnızlığa mahkum” (s.445). Aslında bu sözleri söyleyen kişi hiç şüphe yok ki
Peyami Safa
Peyami Safa
’dır. Ona göre bütün dünya, kökünü Batı’dan alan bir hastalığa yakalanmıştır. Yazar, giriş bölümünde de belirtildiği gibi teşhisini koyduğu hastalığa Samim’i vasıta kılarak bir de reçete sunar ki, çarpar: “Ey insan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranyumda değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor. Ey bahtsız! Tarihinin hiçbir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Laboratuvarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Onu beyin hücrelerinin bir üfürüğü sanmakla başlayan müthiş gafletin, otuz yıl içinde gördüğün iki muazzam dünya harbinin kan ve gözyaşı çağlayanlarında en büyük dersi arayan gözlerine bir körlük perdesi indirdi. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu hâlde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak ve seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçükçe düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten alıkoyan tabiatçı metotlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Orta çağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma: Arşı geç, ferşi atla, sidreyi aş, Gör ne var maverada ibrethiz.” (s. 467)
Peyami Safa
Peyami Safa
’nın Yalnızız adlı eseri modern hayatın, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin de etkisiyle maddeci zihniyete sahip, kendi iç dünyasının karmaşıklığı ile ne için var olduğunu bilmeyen, hayattan hiçbir beklentisi olmayan, maneviyatla bağlarını koparmış insanlar yetiştirmesini eleştirmektedir. Safa, bu eleştiriyi yaparken karşımıza bir de evrensel bir insan modeli koymaktadır. Evrenseldir çünkü yazar, “Ey Türk insanı!” ya da “Ey Doğu insanı!” diye ayırmadan bütün insanlık için konuşur. Evrensel insan modeli, mutluluğunu maddede aramayan, maneviyatı gelişmiş, özüne ve böylelikle Yaradan’ına dönmüş, cemiyet hayatına ve geleneklerine saygılı bir kişi olarak okura sunulmuştur. Peyami Safa, Yalnızız’da materyalist düşünce ve yaşayış biçiminin, insanı insan yapan özelliklere, onun özüne, yaradılış amacına hizmet eden manevi yönüne hâkim olmasını şiddetle eleştirerek evrensel anlamda insanlığın bu materyalist zihniyetten bir an önce kurtulup Allah’a yaklaşmasını telkin etmektedir.
Yalnızız
Yalnızız
' ı okurken anladım ki insanın asıl yalnızlığı, kendine olan yalnızlığıymış. Bu yalnızlığın insanı ruhen uçurumlara sürükleyip intiharın eşiğine getirebileceğiymiş. Aslında her insan, çevresinde ne kadar insan olursa olsun doğduğu günden öldüğü güne kadar bir nebze de olsa yalnızmış. Önemli olan insanın bu yalnızlığı fark edip onunla barışıp onu özgürleştirmesidir. Bu da materyalist bir yaklaşımla çözülmez. Para, mal mülk ve en çeşitli imkanları sağlayarak insanları mutlu etmeyi başaramazsınız. Ruhunu keşfedemeyen huzur, sükun ve mutluluğu sağlayamayan insanları maddiyatla huzura kavuşturmak mümkün değildir. Kişi ancak ruhunu keşfedip çözümlediğinde hayatına bir anlam katabilecek ve yaşamdan zevk alacaktır. Velhasıl Kelam tekniği açısından mükemmele yakın, ruh tahlilleri bakımından da edebiyatımızdaki en yetkin eserlerden birisidir. Okuyun, okutun efendim.
Yalnızız
YalnızızPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 201921,5bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
3.121 görüntüleme
Hipokampus okurunun profil resmi
Peyami Safa'nın en beğendiğim romanıydı:) ama benden çok daha fazla lezzet aldığınızı incelemeyi okuyunca anladım🙈
Bir Tereddüdün Romanı
Bir Tereddüdün Romanı
Romanını da eminim Yalnızız kadar belki de daha fazla seversiniz hocam.
Nilllll okurunun profil resmi
Okumadım henüz ama listemde çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için.
1 sonraki yanıtı göster
Aras okurunun profil resmi
Valla kitap gibi inceleme olmuş çok teşekkürler. Güzeldi şimdiden Biz insanlar kitabını okuyup inceleme yazını okumak istiyorum 🙂🙂👏👏
Nilllll okurunun profil resmi
Sıradaki kitap o🥰
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.