Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
9/10 puan verdi
Kan görüyorum, vahşet görüyorum, gece okuyun diyorum
-Spoiler içermez-
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
'nü okuduktan sonra internette ölümlerle, idam cezalarıyla, giyotinle ilgili birkaç şey okumak ve o ünlü Greve Meydanının fotoğraflarına bakmak istemiştim. Okuduğum gördüğüm şeyler inanılmaz ilgimi çekmişti ve üstüne bu kitabı okumak beni çok tatmin etti. Çünkü kitabın tamamı, cinayetler, ölüler, vampirler, kesik başlar, hayaletler; genel olarak kanlı ama bir o kadar heyecanlı hikayelerden oluşuyor.... Öncelikle biraz yaptığım araştırmanın sonuçlarını sunayım size: Giyotin, Joseph Ignace Guillioune tarafından tasarlanmış, Fransız Devriminden sonra binlerce kez kullanılmış bir ölüm aleti. Yukarıda duran 40 kilo ağırlığında üçgen sivri bir demir, bir saniyeden kısa bir süre içinde mahkumun başına düşerek bedenini iki parçaya ayırıyor, kesik baş bir sepetin içine düşüyor ve böylece idam gerçekleşiyor. Bu makinenin tasarlanma sebebi, ölümün çabuk ve acısız olmasının istenmesiymiş. Çünkü biliyorsunuz ki ölümün bin bir türlü yolu var. Sözüm ona devlet, intikam almak isteyen bir katil olmadığından ölümün en kısa ve en acısız halini bulmanın yollarını aramış... Tasarlanan bu ölüm aleti her ne kadar amacına ulaşsa da tasarımcısı bir süre sonra pişmanlık duymuş ve hatta adının o ölüm aletiyle birlikte anılmaması için soyadını değiştirmek dahi istemiş. Gerçekliği zayıf bir rivayete göre de mucidin ölümü, kendi tasarladığı aletle olmuş... Giyotinle idam edilen ilk suçlu bir hırsızmış. Giyotin her ne kadar Fransa'yla özdeşleşse de Almanya'da da hatırı sayılır derecede kullanılmış. Üstelik uzunca yıllar idamlar, meydanda, büyük bir kalabalığın önünde yapılmış. Bu idam gösterileri halkın büyük ilgi kaynağıymış, insanlar neşe içinde izlerlermiş bu ölümleri. Aileler çocuklarıyla birlikte, tıpkı bir etkinliğe gider gibi giderlermiş bu ölümlere... O kadar ilgi uyandırmış ki bu gösteriler, çocuklar için küçük giyotin oyuncaklar tasarlanmaya ve satılmaya başlanmış bir süre sonra oyuncakçılarda. Çocuklar bu oyuncak giyotinlerle, bazen oyuncak bebekleri bazen de tuttukları canlı fareleri idam ederlermiş. Vahşet büyük boyutlara ulaşınca oyuncakların satışı durdurulmuş... İdamı gerçekleştiren cellatlar zamanla ünlenir ve herkes tarafından tanınır olurlarmış. Üstelik bu meslekten babadan oğula miras kalır ve aile işine dönüşürmüş. Aile boyu katil olmak nasıl bir duygudur kim bilir... Sonraları idamlar yavaş yavaş meydanda yapılmamaya başlanmış. Nihayetinde de tamamen kaldırılmış... Ama ölüm cezasının gerekliliği bir tartışma konusu olarak bugün bile varlığını sürdürmektedir. Bu konuda benim şahsi görüşüm kısaca şöyle: Cezanın tanımına ve barındırması gereken özelliklere bakıldığında idam, bu özelliklerin bazılarını taşımıyor. Örneğin suçluyu ıslah amacı... Öldürülen biri ıslah edilemez... Örneğin hatayı telafi imkanı... Hata sonucu öldürülen biri tekrar hayata döndürülemez... Örneğin caydırıcılık... Yapılan araştırmalar ölüm cezasının caydırıcılığı arttırmadığını ortaya koyuyor. Buna göre idam cezası uygulanan ve uygulanmayan yerlerde suç oranları arasında büyük farklar gözlemlenmiyor... Hal böyle olunca benim de idamı desteklememin önü tıkanıyor... Daha fazla dağılmadan kitaba ve konumuza geri dönelim: İdamlarla ilgili ilgi çekici bir diğer konu da şu: Kafası bedeninden ayrılan insanların ölümlerinin hemen gerçekleşmediğini düşünen ve hatta buna şahit olduğunu ileri süren insanlar var. Öyle ki rivayete göre, yapılan bir idam sonrası idamı izlemek üzere en ön sırada bulunanlardan birkaç tanesi, celladın saçından tutarak kalabalığa doğru salladığı kesik kafanın yüzünde mimik gördüğünü iddia etmiş. Bunu internette okumuştum önceden. Aynı konunun kitapta da işlendiğini görmek hoşuma gitti. Bu sav üzerine kesik başlar üzerinde illegal yollarla deneyler yapılmış ve kesik başları yaşatmanın yolları aranmış. Çok ilginç değil mi?.. Son olarak kitabın bir yerinde, en hızlı ve acısız idam yönteminin kafa kesmek olduğundan fakat ölüm ne kadar hızlı gerçekleşse de, kafa vücuttan ayrıldıktan sonraki birkaç saniye içinde duydukları acının inanılmaz yoğun olduğundan bahsediliyor. Akabinde ise birkaç saniyeliğine bile olsa ve her ne kadar beden bütünlüğü bozulmuş da olsa kimi insan haklarının ihlal edildiği öne sürülüyor. Tabii, birini idam ederken ihlal edilen insan haklarını değil de idam ettikten sonraki birkaç saniye içinde ihlal edilen hakları düşünmek ne kadar samimi bilmiyorum, ama bunun beni düşünmeye sevk ettiği muhakkak... İncelemeyi kısa öykü uzunluğunda yazdığım için özür dilerim. Bu konular ilgimi çektiği için anlattıkça anlatasım geldi. Okuma keyfinizi daha fazla baltalamadan bu akıcı kitabı okumanızı önerip gidiyorum. Okuduktan sonra kitap üzerine bir şeyler yazmanızı ve yazınıza beni etiketlemenizi rica ediyorum. Okumaktan keyif duyacağım çünkü. Hoşça kalın...
Binbir Hayalet
Binbir HayaletAlexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019610 okunma
··
1 artı 1'leme
·
4.952 görüntüleme
ZeynepC. okurunun profil resmi
Hababam Sınıfı’nın yazarı Rıfat Ilgaz’a bir röportajında “Nasıl bu kadar güldürebildiniz?” sorusu yöneltilmiş ve kendisi bu soruyu şöyle cevaplamış: “Eskiden idamlar sabaha karşı yapılırmış. Belli bir süre sonra idam yaklaştığında tüm dükkanlar açılmaya, esnaf satış yapmak için bağırıp çağırmaya başlamış. Bunun üzerine aileler de o saatlerde sokağa çıkmaya başlamış ve idam vakitleri panayır havasına bürünmüş. Sonuçta da ölen bir adama bakarak gülen bir halk görüntüsü oluşmuş. Ben de çöken eğitim sistemini anlattım. Hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük.” İncelemenizde belirttiğiniz “idamların, halkın ilgi kaynağı olması” durumu bu röportajı anımsattı :)
RoadNotTaken okurunun profil resmi
Yine çok güzel bir inceleme olmuş. Merakla ve çok etkilenerek okudum. İdamların meydanlarda bir aile etkinliği gibi sergilenerek yapılması beni her zaman irkiltmiştir. Özellikle çocukların seyirciliği. Ancak şu giyotin oyuncaklar olayını bilmiyordum ve gerçekten dehşete düştüm. İnsanın caniliğinin sınırı yok.
Barış okurunun profil resmi
Verilen cezanın ıslah edilmesi niteliği taşıması gerektiği denince aklıma hemen https://1000kitap.com/yazar/i347in
Surname
Surname
kitabi gelir. Müthiş bir kitaptır. Tavsiye ederim. İnceleme için söylenecek bir şey yok. Konu pek güzel olmasa da okuma isteği uyandırdı. Emeğine sağlık Miss.
Miss Nobody okurunun profil resmi
Konuyu sevmedin mi :D
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.